1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜNÜ İSTİKLAL MÜCADELEMİZİN ZAFERLE TAÇLANDIĞI İZMİR’DE KUTLADIK

1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜNÜ İSTİKLAL MÜCADELEMİZİN ZAFERLE TAÇLANDIĞI İZMİR’DE KUTLADIK

Konfederasyonumuz, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü, İstiklal Mücadelemizin zaferle taçlandığı İzmir’de, muhteşem mitingle 1 Mayıs’ın adına yakışır bir şekilde kutladı.


Ülkemizin dört bir yanından İzmir’e akın eden on binlerce Türkiye Kamu-Sen üyesi büyük bir coşku yaşarken, mitingimizde Genel Başkanımız Önder Kahveci, sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticilerimiz, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, TÜRKAV Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz, Şube Başkanlarımız, teşkilat yöneticilerimiz ve kamu görevlileri 1 Mayıs sevincini hep birlikte yaşadılar.


Büyük bir kortej yürüyüşü eşliğinde meydana ulaşan kalabalık yürüyüş boyunca attıkları sloganlarla İzmir’in cadde ve sokaklarını inletti. 


KAHVECİ: İSTİKLAL ŞEHRİMİZ İZMİR’E HOŞGELDİNİZ


Saygı duruşu ve hep bir ağızdan coşkuyla okunan İstiklal Marşı’mızın ardından kürsüye gelen Genel Başkanımız Önder Kahveci, İzmir’den tüm Türkiye’ye selam göndererek, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutladı.


Kahveci, “Değerli kamu çalışanı arkadaşlarım, 4/A’lı, 4/B’li, sözleşmeli, idari hizmet sözleşmeli, vekil, geçici işçi gibi sınıflandırmalarla ayrışmaya tabi tutulmuş, eşinden, çocuklarından, anasından, babasından ayrı bırakılmış, ekmeği ile ailesi arasında tercihe zorlanmış, cefakâr kardeşlerim, Yıllarca emek verip, devlete ve millete hizmet ettikten sonra emekli olan ama huzurlu ve konforlu bir hayat sürme hayalleri yıkılmış emeklilerimiz,  Hanımefendiler, beyefendiler, Dik duruşun yegâne adresi Türkiye Kamu-Sen olarak düzenlediğimiz bu güzel buluşmaya, hak mücadelemize omuz vermeye, sesimize ses vermeye,Millî mücadelemizin Hasan Tahsin’in ilk kurşunuyla başladığı, Yüzbaşı Şerafettin’in hükümet konağına Türk bayrağı çekmesiyle sonuçlandığı, Makus talihimizin; mağrur ve muzaffer Türk milletinin kararlılığı ve kahramanlığıyla unutulmaz bir zaferle nihayet bulduğu, istiklal şehrimiz İzmir’e hoş geldiniz, şeref verdiniz. Hepinizin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum. 


KAHVECİ: BUGÜN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN MANEVİYATI BURADADIR


Bugün Hasan Tahsin’in yaktığı hürriyet ateşini yüreğinde hissedenler buradadır. Bugün hürriyet ve istiklal sevdasını Bandırma Vapuru’na yükleyip yollara düşenlerin imanı buradadır. “Düşman cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez!” diyen Şahin Bey’in mangal gibi yüreği buradadır.  Bugün “Ya istiklâl ya ölüm!” diyerek cepheye koşanların cesareti buradadır. Sarayburnu açıklarında demirleyen düşman zırhlılarına bakıp “Geldikleri gibi giderler” diyen kahramanların inancı buradadır. “Para yok” diyenlere “Bulunur”, “Ordu yok” diyenlere “Kurulur”, “Düşman çok” diyenlere “Kovulur” diyenlerin kararlılığı buradadır. Kuşattığı Çiğiltepe’yi söz verip de yarım saat içinde alamayınca intihar eden Reşat Bey’in onuru buradadır.    


“Murat dağlarından indik aşağı,


Göründü uzaktan Gediz ırmağı,


Kuruldu İzmir'e Türk'ün otağı,


Vatana yeniden bir vatan verdik.” diyerek Kocatepe’den İzmir’e, uçarcasına akanların yüreği buradadır. 


“Kılıç kınlarından süzüldü kanlar,


Al döndü akından, kır küheylânlar,


Açtı baharımız, hep erguvanlar,


Dağlara çiçekler armağan verdik.” deyip, bu vatanın dağlarına kanlarıyla, Ne mutlu Türküm diyene yazanların vatan sevdası buradadır.  Milletimize, değerlerimize, bayrağa, gazilerimize ve şühedaya, bağımsızlığımızın nişanesi İstiklal Marşımıza düşman olanlara inat, şehitlerimizin, Fethi Sekinlerin, Fıratların maneviyatı buradadır.  Bugün Mustafa Kemal Paşa’nın maneviyatı burada, İzmir’de, yüreği vatan için çarpan Türkiye Kamu-Sen’lilerle beraberdir; bu meydanda sizlerle vücut bulmuştur. Ne mutlu ki, her türlü fitneye, hileye, ihanete ve saldırıya karşı durarak Cumhuriyetimizi 100 yaşına getirdik. 


Cumhuriyet, yüreğindeki vatan ve millet aşkıyla yanan kahramanların, Türk milletine kefen biçmeye çalışan dahili ve harici düşmanların suratına tokat gibi çarptığı hürriyet manifestosudur.  Bizlere vatanımızı ve Devletimizi hediye eden, İstiklâl mücadelemizin önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları başta olmak üzere bütün şehit ve gazilerimizi şükran, saygı ve rahmetle anıyoruz. 


Mutluyuz: şehitlerimizin kanları, gazilerimizin emekleriyle kurduğumuz ve kan dökerek, can vererek yaşattığımız Cumhuriyetimiz 100 yaşını aştı.  


Gururluyuz: Ecdadımızdan aldığımız bu emaneti kirletmeden, bayrağı yere düşürmeden, başımızı öne eğdirmeden, zalimin kâbusu, mazlumun umudu olarak bu günlere getirdik. 


Umutluyuz: İkinci asrımızda dünyanın en güçlü ülkesi olmak ve bu asrı Türk yüzyılı yapmak üzere tüm varlığımızla göreve hazırız.  Ezana ve bayrağa şaşı bakanlar, milletle ve devletle hesabı olanlar, Türk milletinin tarihi tokadının acısını hâlâ bir yerlerinde hissedenler, bizim ezeli ve ezeli ve ebedi düşmanımızdır. Türkiye Cumhuriyeti durdukça onların da hezeyanları artarak devam edecek, öfkeleri dinmeyecek, yaraları kanayacaktır.


Çırpınıp durmaları, her fırsatta değerlerimize saldırmaları beyhude bir çabadan öteye geçemeyecektir.   Sandıkta elde ettiği seçmen çoğunluğunu milletin iradesinden üstün görenler, kurumlarda bayrağa, Atatürk’e, istiklal marşına saygısızlık yapanlar, her daim olduğu gibi Türkiye Kamu-Sen’i karşılarında bulacaktır.  Bütün değerlerimiz, devletimiz ve milletimiz, ay yıldızlı al bayrağımız, İstiklal marşımız, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehit ve gazilerimiz başımızın üstündedir.  


Yolu yolumuz, ilkeleri ilkemizdir. Allah onlardan razı olsun! 


KAHVECİ: KATLEDİLEN İNSANLIĞA SESSİZ KALIRSAK KANIMIZ KURUSUN


Türk Kurtuluş hareketi haksızlığa, hukuksuzluğa, katliama karşı verilen onurlu bir mücadele olarak bütün mazlum milletlere örnek olmuştur. Bugün de dünyanın çeşitli bölgelerinde işgaller, katliamlar ve insanlık adına vahşet yaşanıyor. 


Türk milleti haksızlığa sessiz kalmaz; kalamaz. Akan masum kanına, haksızlıklara ve adaletsizliklere sessiz kalırsak kanımız kurusun. Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Ortadoğu’da öldürülen bebeklere, katledilen insanlığa sessiz kalırsak kanımız kurusun. 


Başta İsrail ve onun destekçisi ülkeler olmak üzere katliamlara, soykırıma, vahşete göz yuman tüm ülkelere lanet olsun. Mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaya devam edeceğiz.


KAHVECİ: TEK ARZUMUZ, MUTLU, HUZURLU VE REFAH İÇİNDE BİR TÜRKİYE’DİR


İstiklal mücadelemizin ilk ateşinin yakıldığı, hürriyet sevdamızın, bağımsızlık hareketine dönüştüğü ve sonunda muhteşem zaferle taçlandığı Güzel İzmir’imizdeyiz.  Bu anlamlı buluşmaya, kurtuluşumuza vesile olacak bir sürecin başlangıcı olması dileklerimizle, en temel insani ve demokratik haklarımızı haykırmaya geldik.  Toplumun her alanında adalet talebimizi duyurmaya geldik. Türk milleti olarak bir ve bütün olduğumuzu bir kere daha dost düşman herkese göstermeye geldik. İşçi, memur, emekli, işsiz her kesimden insanımızın yüreği, mutlu, huzurlu ve refah içinde bir Türkiye için atıyor. 


Bugün, güvencesiz ve kuralsız çalışmanın yaygınlaştığı, yoksulluğun çalışanları dahi esir aldığı, maaşların gıda harcamasına bile yetmediği bir dönemi yaşıyoruz.  Biz hem bu sorunlarla hem de adına sendika diyen ama sorunlar karşısında kafasını kuma gömen oluşumlarla mücadele etmek zorundayız.  Enflasyonda OECD ülkeleri içinde en ön sıradayız. Kamuda bizden olan olmayan ayrımı çalışma barışını bozuyor, verimi düşürüyor, umutlarımızı köreltiyor.Kamu çalışanlarının yaşadığı sıkıntılar, her geçen gün katlanarak büyüyor.  Sudan gerekçelerle, asılsız bahanelerle, mülakat gibi adaletsiz bir sistem kamu personel rejimine entegre edildi. Küfre rıza küfürdür; zulme rıza zulümdür. 


Bugün karın ağrısı olanlar var, geçmişten beri terör örgütleriyle koyun koyuna olanlar var. Her zaman söyledik; şimdi bir kez daha uyarıyoruz.  Ayrımcılığa yol açan, objektif unsurlar içermeyen her uygulama, kamuda yeni yandaş oluşumların kaynağı olur. 


Bugün en kısa sürede bu tarafgir anlayıştan vazgeçilmezse, kamuda etkili ve verimli hizmet üretmek imkânsız hale gelecektir.  Mülakat kaldırılacak dendi, unutulmasın. 


Birinci dereceye gelen tüm kamu görevlilerine 3600 ek gösterge sözü verildi; unutulmasın. Tüm memurlarımızın ek gösterge beklentisi var dedik. Ek gösterge adaletsizliği yüzünden emeklilik kabusa dönüşüyor dedik. İlave ek ödeme diye ucube bir sistem getirildi. 


Bugün 12 bin TL olan bu ödeme emekli maaşı hesabına sayılmayınca emeklilik adeta çalışanların korku tüneli oldu. Bu gibi politikalar nedeniyle memur emeklileri ülkemizdeki en mağdur kesimlerinden biri haline geldi.  


Bugün en düşük dereceden maaş alan bir memurun maaşının yaklaşık %60’ı emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabına dahil edilmemektedir. 


Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmamakta, memurlarımız çalışırken aldıkları maaşın %40’ı kadar emekli maaşına hak kazanabilmektedir. Emekli maaşı hesabına dahil olmayan miktar büyüdükçe, emeklilikteki adaletsizlik de katlanarak büyümektedir. Emekliliğe yansımayan her ödeme daha düşük emekli maaşı, daha fazla yoksulluk, daha fazla adaletsizlik demektir. 


Çalışma hayatı ile emeklilik arasındaki makasın bu denli açılmasının adalet ve hakkaniyetle bağdaşır bir yanı yoktur. Bu şartlar altında kamu çalışanlarımız emekli olduğunda hayat standardını nasıl koruyacak, geçimini nasıl sağlayacaktır?  Bu nedenle memurlarımız emekli olmak istemiyor. 


Memurlarımızın, teknisyenlerin, şeflerin ek ödeme ve özel hizmet tazminatı başta olmak üzere, maruz kaldıkları adaletsizlikler, çalışanlarımızı canından bezdirdi. Yaptığımız çalışmaya göre kamuda tam 32 farklı mevzuata tabi çalışan bulunuyor. 


İdarecisi aynı, işvereni aynı, görevi aynı, yaptığı işi aynı ama hakları, maaşları, izinleri, bağlı oldukları kanunları farklı olan bir sistem olur mu? Bir ülkede bu kadar çeşitli bir istihdam rejimi olur mu? Böyle bir idarede, adalet sağlanabilir mi Allah aşkına? Çok başlı istihdam politikası kamudaki istihdam güvencesini tahrip etmekte; çalışanlarımızı çaresizlik girdabında, kaderine terk etmektedir.  Her ekonomik sıkıntının faturası çalışanlara çıkartılıyor. Kurumlar arasındaki ücret adaletsizliği almış başını gidiyor.


Maaşlar açıklanan enflasyon kadar artıyor; gerçek enflasyon karşısında eriyor. Bu duruma sessiz kalamayız. Eğitim sistemindeki sıkıntıları söylemeyecek miyiz? Atanamayan öğretmenin, atanamayan sağlık personelinin sesi olmayacak mıyız? Elbette mücadele edeceğiz; milletimizin derdi ile dertleneceğiz. Adına sendika diyen ama sendikacılıktan nasibini almamış birileri, gününü gün etmekle meşgulken maaşından daha fazla ev kirası ödeyen memurumuzla dertlenmeyecek miyiz? Bu ülkede iş bulmanın bir dert, çalışmanın ayrı bir dert olduğunu biliyor, sorunların çözülmesini istiyoruz. Performansa dayalı maaş sistemi ile sağlık çalışanlarını, KİT çalışanlarını, Demiryolu, PTT çalışanlarını huzursuz ediyor. 


Sağlığımızı, hayatımızı emanet ettiğimiz sağlık çalışanlarının iş yoğunluğu her geçen gün biraz daha artıyor, çalışanlarımıza yönelik şiddet sarmalı devam ediyor. Sağlık çalışanlarımız, öğretmenlerimiz, postacılarımız, zabıtalarımız sokak ortasında, kurumlarında,  iş yerlerinde, görevleri başında darp ediliyor. Böyle bir vandallığa izin veremeyiz!


Sorunlar yalnızca eğitimde, sağlıkta mı? Büroda, ulaşımda, imarda, enerjide, tarım-orman işlerinde, kültür-sanat alanında, yerel yönetimlerde, haberleşme, diyanet çalışanları, hangi alana bakarsak orada bir sorunla karşılaşıyoruz. Enflasyon aldı başını gidiyor. Hayat pahalılığı hepimizin cebini yakıyor. 


Resmi enflasyon yıllık %68,5; ama gıda enflasyonu daha da fazla %71.  Rakamlar ortadayken, enflasyon farkı hariç tutulduğunda memur maaşlarına yapılacak toplam zam 2024 için %26,5; 2025 için %11,3  olarak belirlendi. Yani 2 yıl için memura yapılacak zam bir yıllık enflasyonu bile karşılamıyor. 


Bugün ortalama memur maaşı bütün ödemeler dahil edildiğinde 37 bin TL dolayında, 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları aylık 60 bin liraya dayandı. Yani memur 2 ay çalışınca ancak bir ayını kurtarabiliyor. Buradan yetkililere sesleniyorum; böyle bir hayat mümkün müdür? Böyle bir hayat memurlarımıza reva mıdır? İki gün sonra nisan enflasyonu da açıklanacak ve enflasyon rakamının üzerine eklenecek. Cebimizdeki delik, mutfağımızdaki yangın daha da büyüyecek. 


KAHVECİ: YETKİLENDİRİLMİŞ SENDİKAMSI YAPILARIN MEMURUN HALİNDEN ANLAMADIĞI AÇIKTIR


Ülke ekonomisi büyürken bize aynı oranda bile zam yapılmadı. Bazı sendikalar enflasyon kadar maaş artışını bir marifetmiş gibi kamu çalışanlarına sunmaya çalışıyor, yüzleri hiç kızarmadan meydanlarda dolaşıyor.  Yıllarca her türlü kuralı ve kanunu çiğneyerek, sendikal alanı necasetle doldurduysan, memurun ve emeklinin bugün ay sonunu getirememesinin baş sorumlusu sensen, şimdi çıkıp şikâyet etme hakkın yok. Terazisini bozduğunuz kantarın ölçüsünden şikâyet etmeyeceksin. Ama Türkiye Kamu-Sen gümbür gümbür geliyor. Her ortamda doğruları söylüyor, her daim hakkı savunuyor, bütün oyunlarınızı bozuyor. Yetkilendirilmiş sendikamsı yapıların memurun halinden anlamadığı çok açık. 


Sendikacılıktan anlamayanların yetkili olduğu yerde de yaralar sarılmıyor, memurun yaraları azıyor.  İnşallah kamu çalışanlarımız bunlara en güzel cevabı 15 Mayıs’ta, yetki sürecinde verecek. Artık emanetin ehil ellerde yükselmesi için sizlerin desteğinize ihtiyacımız var. Türkiye Kamu-Sen’in yeniden yetkili olması için var gücünüzle çalışacak mısınız?


Millî mücadelenin fiilen başladığı noktadan bir kere ifade ediyoruz ki, içinde bulunduğu kaba göre şekil alanlar, Türkiye Kamu-Sen’in dik duruşu karşısında bozguna uğramaya mahkumdur. Yıllardır bize zulüm yaptılar, yılmadık. Tehdit ettiler, geri durmadık. Onlar koltukların gölgesine sığındı biz meydanlara ve yüreğimize güvendik. Hak dedik, hukuk dedik, çile çektik bugünlere geldik. Geçtiğimiz dönemde, büyük uğraşlarımız sonucunda kamu çalışanlarına refah payı verilmesini sağlamıştık. Bu noktada önemli olan, yapılan güzel işlerin devamının gelmesi ve bir kurala bağlanmasıdır. Biz, refah payının memur maaş sisteminin olmazsa olmaz bir unsuru olmasını istiyoruz. Bunun için de refah payının her yıl memur maaşlarına eklenmesi için çalışacağız. Destek verecek misiniz?


KAHVECİ: 3600 EK GÖSTERGE SORUNU ÇÖZÜLMELİDİR


Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının söz verdiği üzere 1. dereceye gelmiş bütün kamu görevlilerinin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi için çalışacağız. Memurlarımız, artan kira ve gıda harcamaları başta olmak üzere yaşamın giderek zorlaştığı özellikle büyükşehirlerde görev almak istemiyor, görev yapanlar büyük ekonomik zorluklarla karşılaşıyorlar. Bu bakımdan kamu çalışanlarımızın ihtiyaçlarına ve sosyal durumlarına uygun olarak sosyal yardımların yenilenmesi, etkin bir yapı içinde kira, yol, yemek, giyecek ve eğitim yardımlarını kapsayan, etkili bir sosyal yardım sistemi oluşturulması için her türlü çabayı göstereceğiz.    Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesinde ortaya çıkan eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi için çalışacak, sözleşmeli istihdamının tamamen kaldırılarak bütün kamu çalışanlarının güvenceli ve kadrolu bir biçimde istihdam edilmesi yolundaki mücadelemizi yükselteceğiz. Yanımızda olacak mısınız? Mühendislerimiz, sağlık çalışanlarımız ve avukatlarımız başta olmak üzere pek çok kurumda unvan bazında adaletsizlikler var. 


Bu adaletsizliklerin kalıcı bir biçimde çözülmesi için gayret edeceğiz. Enflasyonun önümüzdeki dönemde daha makul seviyelere ineceğini ümit ediyoruz. Bu noktada tüm çalışan ve emekli maaşlarının reel olarak yükseltilmesi ve alım gücünün artırılması için çalışacağız.   Özellikle liyakat ve ehliyet temelli bir kamu istihdam rejimi gayretinde olacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimler öncesinde mülakatın kaldırılacağına dair verdiği söz, son derece anlamlıdır. Yıllardır mülakatın kaldırılması için çaba sarf ediyoruz. Bir an önce 


KAHVECİ: MÜLAKAT KALDIRILMALI, YARDIMCI HİZMETLİLERE MÜJDE VERİLMELİ, EMEKLİLİK SİSTEMİ HAKKANİYETLİ OLMALI, MEMURA BAYRAM İKRAMİYESİ VERİLMELİDİR


Cumhurbaşkanımızın sözünün hayata geçirilmesini, kamuda mülakatın kaldırılarak, kamu görevlilerinin atama ve yükselmelerinde adaletli ve hakkaniyetli bir yapının kurulmasını arzu ediyoruz. 


Yardımcı hizmetler sınıfı personelimizin beklentilerinin daha fazla ötelenmesine izin vermeyeceğiz. 


Tüm ek ödemelerin emekliliğe sayılması yoluyla, emeklilerimizin kendileri ve ailelerine yetecek düzeyde bir maaş alması için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. 


Emeklilik sisteminin hakkaniyete dayalı olmasını istiyoruz. 


2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayanların aynı haklara sahip olduğu, norm ve standart birliğinin sağlandığı adil bir emeklilik sisteminin kurulması için çalışacağız.


Kamuda bayram ikramiyesi alamayan tek kesim olan memurlarımızın da bu haktan faydalanmasını mutlaka ama mutlaka sağlayacağız. Var mısınız?


2012 yılından beri, yetkili konfederasyonun toplu sözleşme masasını nasıl etkisiz hale getirdiğine şahitlik ediyoruz. 


Kamu işvereni tarafından masaya getirilen her teklifi itirazsız kabul ediyorlar. 


Ekonomik gelişmeler karşısında yetersiz kalan maaşlara hükümet, toplu sözleşme dışında müdahale ediyor, seslerini çıkartmıyorlar. 


Kurumlar canının istemediği maddeyi uygulamıyor, toplu sözleşme masası hükümsüz hale geliyor, seslerini çıkartmıyorlar.


Mahkemeler yetkisini aşarak toplu sözleşme kararlarını iptal ediyor, seslerini çıkartmıyorlar.  


KİT’lerde görev yapan personelimiz için bir gereklilik olan Giyim Yardımı ödemesinin toplu sözleşme hükümleri çiğnenerek, bir yazı ile iptal edilmesine yönelik bu tür girişimler kabul edilemez. 


Bu tür uygulamalar toplu sözleşmenin özerkliği ilkesine de aykırı bir durumdur.  Bunlara izin verecek misiniz?


KAHVECİ: TOPLU SÖZLEŞME İKRAMİYESİ YENİDEN UYGULANMALI, TOPLU SÖZLEŞME MASASI YENİDEN DÜZENLENMELİDİR


Anayasa Mahkemesinin haksız bir kararla iptal ettiği toplu sözleşme ikramiyesini mutlaka ama mutlaka yeniden kazanacağız. 


Kifayetsiz sendikalarla, 25 milyon kamu çalışanı ve ailesinin kaderini tek bir kişinin imzasına bağlayan etkisiz bir toplu pazarlık düzeni ile daha fazla devam edilemeyeceği açıktır.


Bu nedenle, toplu pazarlık sisteminin yeniden düzenlenmesi gereklidir. 


İmza ve itiraz yetkisinin tek bir kişiden alınıp, temsil kabiliyetine haiz tüm sendika ve konfederasyonlara tanınması gereklidir. 


Ancak bu şekilde sendikacılığın zafiyete uğratılan itibarının yeniden kazanılması mümkün olacaktır.   


KAHVECİ: YENİ BİR KAMU PERSONEL REJİMİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ


Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının Türk ve Türkiye Yüzyılı olmasına ilişkin ulvi bir mefkuremiz var. Türk Yüzyılını inşa edecek olanlar hiç kuşkusuz ki, sizlersiniz; Türk memurlarıdır. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Devletimizi Türk Yüzyılı hedefimize taşıyacak yetkinliğe sahip bir kamu çalışanı görmek arzusundayız. Bu hedefe ulaşmak için Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yaraşır, kadrolu ve güvenceli istihdama dayalı, yeni bir kamu personel sistemi için çalışacağız. 


Tüm çalışanların kendileri ve ailelerine yetecek düzeyde ücret almasını sağlayacak, sadeleştirilmiş bir ücret sistemi istiyoruz. Kamuda atamada ve görevde yükselmede adalet, eşitlik, hakkaniyet ve liyakat öne çıksın, bütün adaletsizlikler son bulsun, hak eden hak ettiği yere gelsin istiyoruz. 


Yardımcı hizmetlilerin, öğretmenlerin, hemşirenin, postacının, memurun, teknikerin, teknisyenin, emeklinin; Ekonomik zorluklar karşısında hayat mücadelesi veren milyonların sesine kulak tıkayamayız.  Gerçek anlamda sendikal haklarımıza kavuşmak, sosyal devlet ilkesini hayata geçirmek için bundan sonra da kararlılıkla mücadele edeceğiz. Milli birlik ve beraberliğimiz için bütün azmimizle çalışacağız. 


Toplu pazarlık ve örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılsın diye, vatandaşlarımızın yüzü gülsün diye bütün azmimizle mücadele edeceğiz. Huzurlu ve insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz. İstihdamın korunmasını, geliştirilmesini ve işsizliğin önlenmesini istiyoruz.  Kamu personel sistemi aile birliği üzerine inşa edilsin, parçalanmış aile dramı son bulsun, çocuklar annesiz, babasız büyümesin istiyoruz.  Enflasyon kadar zam çıkmazından kurtulmak istiyoruz.  Adil bir gelir dağılımı istiyoruz. “Nimette de külfette de adalet olsun” diyoruz. Yardımcı hizmetler sınıfı personelinin ve üniversiteli işçilerin sorunları çözülsün istiyoruz. 


Vergi dilimi nedeniyle çalışanlarımız yılsonunda, yılbaşında aldıklarının dahi altında maaş alıyor. Orta halli bir çalışan, zengin bir iş insanından daha fazla vergi ödüyor.  Dar ve sabit gelirlinin üzerine bir karabasan gibi çöken vergi adaletsizliğinin son bulmasını, herkesin geliri ile orantılı vergi ödemesini, kısaca vergide adalet istiyoruz. Geleceğe güvenle bakan, birbirine saygılı, mutlu, müreffeh, muasır medeniyet seviyesinin de üzerine çıkmış bir toplum istiyoruz.


Taleplerimizi dile getirmenin, sorunları gündeme taşımanın en önemli araçlarından birisi olarak da böyle önemli günleri görüyoruz. Bu günlerde memurun, işçinin, emeklinin sorunlarını gündeme getirmek yerine çatışmayı tercih edenler, çalışma hayatına en büyük zararı vermektedir. Bugün emeğinin karşılığını alamayan, alın terini akıtan ama kıymeti bilinmeyen bir çalışma hayatı gerçeği ile karşı karşıyayız. Bütün bu olumsuzlukların üstüne, bizleri birbirimize düşürmek isteyen, her fırsatta milletimiz içine nifak tohumları ekmek isteyenler var. Elbette ki yurdumuzu işgalci ve işbirlikçi mihraklara teslim edecek değiliz. 


Bugün İstiklal Mücadelemizi kazandığımız yerdeyiz. Bugün İzmir’in dağları cıvıl cıvıl. İzmir’in dağları, nice koç yiğitlerin kanlarıyla sulanıp çiçeklendi. Ne mutlu ki, bugün burada hür ve bağımsız bir devlet, mutlu ve müreffeh bir millet hedefinde çelikleşmiş bir irade ve sarsılmaz bir kararlılık görüyorum. Aziz vatanımızın dört bir yanından güzel İzmir’imize akın eden dava arkadaşlarım, sizler kardeşliğimizin, azmimizin, kararlılığımızın işareti; geleceğimizin teminatısınız. 


Eğilmez baş, bükülmez bilek, yorulmaz yürek burada!


Hasan Tahsin’in yükselttiği bayrağı dalgalandıran milli ruh burada!


Bir arada daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz!


Haklarımızı elde etmek için daha güçlü bir mücadeleye söz veriyor musunuz?


İzmir şahittir: 


İşte burada; bağımsızlık uğruna, kelle koltukta yola çıkan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm milli mücadele kahramanlarının manevi huzurunda haykırıyor ve söz veriyoruz:  


Nasıl ki sizler, yaktığınız mücadele ateşiyle bizlere hürriyetimizi hediye ettiyseniz, bizler de kamu çalışanlarını sendikal esaretten kurtaracak, bileklerine geçirilmiş prangaları parçalayacak, iradelerine ipotek koyan anlayışı yerle bir edeceğiz. 


Bu yüzden yolumuz uzun, işimiz zor ama eninde sonunda biz kazanacağız.  


Yılmayacağız! Yıkılmayacağız! Yorulmayacağız! 


Başaracağız! Başaracağız! Başaracağız!


Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyerek sözlerini noktaladı.


Coşku ve heyecanın bir an olsun dinmediği 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü mitingimiz  Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Haber-Sen Genel Başkanı Yücel Kazancıoğlu'nun tüm misafirlerimizle hep bir ağızdan okuduğu Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinin okunmasıyla tamamlandı. 


BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN