15 Mayıs Köprüden Önceki Son Çıkış

15 Mayıs Köprüden Önceki Son Çıkış

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, 2019 yılında toplu sözleşme masasında oturacak sendikaların belirleneceği yetki dönemine ilişkin olarak sosyal medya hesabı üzerinden kamu görevlilerine seslendi.

“Son 7 yılda memurlarımızın gelirleri reel olarak sürekli eriyor” diyen Genel Başkan Önder Kahveci, “Toplu sözleşme masasına yetkili olarak gönderilen sendika ve konfederasyonların bu yetkiyi nasıl aldıklarını, toplu sözleşme masasında yetersizlikleri nedeniyle memurlarımızı ne denli zarara uğrattıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Özellikle geçtiğimiz sene enflasyon %20,3 olarak gerçekleşmişken bizleri %4+3,5 toplamda enflasyon farkı dahil yıllık %14,8 zamma mahkûm edenlerin kimler olduğunu söylemeye gerek yok” dedi. 

“Önümüzde, sayıları 3 milyona yaklaşan kamu görevlisi, 2 milyon dolayındaki emekli ve aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon vatandaşımızın ekonomik geleceğinin belirleneceği 2019 yılı toplu sözleşme görüşmeleri duruyor” diyen Genel Başkan Kahveci, “memurlarımız 15 Mayıs’a kadar sendika tercihlerini yapacaklardır. Kamu görevlilerimiz, haklarını gerçek anlamda savunacak sendikalara yetki vermediği takdirde bugüne kadar yaşanan kayıpların katlanarak artması kaçınılmaz son olacaktır. Bu nedenle 15 Mayıs, köprüden önceki son çıkıştır” dedi. 

Genel Başkan Önder Kahveci’nin yetki sürecine ilişkin değerlendirmeleri şu şekilde;

Kıymetli kamu görevlisi arkadaşlarım, 

Bu yıl ağustos ayında toplu sözleşme görüşmelerinin beşincisi gerçekleştirilecek, kamu görevlileri ve emeklilerinin 2020 ile 2021 yıllarındaki mali ve özlük hakları belirlenecek. Bildiğiniz gibi toplu sözleşme sistemine geçtiğimiz 2012 yılı hariç bütün toplu sözleşme görüşmelerinde mutabakat sağlandı ve toplu sözleşme metni imzalandı. 

Toplu sözleşmenin uygulanmasına hukuki mecburiyet getirilmiş olmasına rağmen son 7 yılda memurlarımızın gelirleri reel olarak sürekli eriyor. Gıda fiyatları başta olmak üzere yaşam maliyetlerinin ne denli yükseldiğini ama maaşlarımızdaki artışın cüzi seviyelerde kaldığını hepimiz görüyoruz. Hayat pahalılığı karşısında maaşlarımız daha cebimize girmeden tükeniyor. Toplu sözleşme masasına yetkili olarak gönderilen sendika ve konfederasyonların bu yetkiyi nasıl aldıklarını, toplu sözleşme masasında yetersizlikleri nedeniyle memurlarımızı ne denli zarara uğrattıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Özellikle geçtiğimiz sene enflasyon %20,3 olarak gerçekleşmişken bizleri %4+3,5 toplamda enflasyon farkı dahil yıllık %14,8 zamma mahkûm edenlerin kimler olduğunu söylemeye gerek yok.   

Ek gösterge, emeklilikte maaşların düşmesinin önlenmesi, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, sosyal yardımların miktarının ve çeşitliliğinin artırılması, mülakatın kaldırılarak liyakat ve adalete dayalı bir atama ve terfi sisteminin getirilmesi, enflasyona endeksli maaş artış sisteminden vazgeçilerek refaha dayalı bir anlayışın getirilmesi, azalan maaşların telafi edilmesi için memur ve emeklilere ek zam verilmesi, yardımcı hizmetler sınıfı personelinin sorunlarının çözülmesi  gibi hayati konularda yürüttüğümüz çalışmalar herkesin malumuyken yıllardır yetkiyi elinde bulunduran bu sendikaların, kasalarına girecek parayı yükseltmek için dayanışma aidatı istemekten başka bir dertlerinin olmayışı, aramızdaki anlayış farkını açık bir şekilde ortaya koyuyor.  2002-2009 arasında yetkili olduğumuz 7 yıllık dönemde biz, memur ve emekli maaşlarına yıllık ortalama enflasyondan arındırılmış %17,9 zam almışız ama toplu sözleşme sistemine rağmen son 10 yılda, diğer sendikaların aldıkları zam yıllık ortalama %3,4’e düşmüş durumda. 

Bütün bu gerçekler ortadayken şimdi önümüzde, sayıları 3 milyona yaklaşan kamu görevlisi, 2 milyon dolayındaki emekli ve aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon vatandaşımızın ekonomik geleceğinin belirleneceği 2019 yılı toplu sözleşme görüşmeleri duruyor. Ekonomik gelişmeler; enflasyondaki yükseliş, döviz kurlarındaki tırmanış, gıda fiyatlarındaki artış memur ve emeklilerimizin doğrudan gelirlerini eritirken, son 10 yılda kaybedilen hakları da göz önünde bulundurup memurlarımız 15 Mayıs’a kadar sendika tercihlerini yapacaklardır. Kamu görevlilerimiz, haklarını gerçek anlamda savunacak sendikalara yetki vermediği takdirde bugüne kadar yaşanan kayıpların katlanarak artması kaçınılmaz son olacaktır. Bu nedenle 15 Mayıs, köprüden önceki son çıkıştır. 

Biz, Türkiye Kamu-Sen olarak yetkinin emin ve ehil ellere teslim edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Kamu görevlilerimizin tercihlerini gerçek anlamda sendikacılık yapanlardan yana kullanacakları umuduyla tüm kamu görevlilerimize saygılar sunuyorum.  


BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN