2017 yılının enflasyon oranlarının açıklanmasının ardından memur maaşlarının enflasyon karşısında da eridiği tescillenmiş oldu.
TÜİK tarafından yapılan hesaplamada geçtiğimiz yıl enflasyonun %11,92 yükseldiği, aralık ayı enflasyonunun ise %0,69 olduğu belirlendi. 2017 Haziran-Aralık arasındaki 6 aylık enflasyon da %5,698 oldu. Hatırlanacağı gibi yılın ikinci yarısı için memur ve emekli maaşlarına %4 oranında artış yapılmıştı. Buna göre memur maaşlarına ocak ayında %1,698 oranında enflasyon farkı ödenmesi gerekiyor. Ortaya çıkan yüksek enflasyon nedeniyle en düşük dereceli memur olan hizmetli 38 TL, şoför 41 TL, lise mezunu memur 43 TL, yüksekokul mezunu memur 46 TL, hemşire, ebe 47 TL, öğretmen 52 TL, avukat 73 TL, mühendis 78 TL, doktor 81 TL enflasyon farkı alırken başbakan müsteşarına yapılacak enflasyon farkı ödemesi ise 173 TL olacak.
Hükümetin enflasyon hesabı şaştığı için memur maaşlarına yılın ilk yarısında da %2,92’lik bir enflasyon farkı ödenmişti. Böylece memur maaşlarının 2017 yılı içinde sürekli eridiği ortaya çıkıyor.
Yüzde 14,2’lik zamma imza atmayan ile yıllık ortalama %5,75’lik zammı imzalayan arasında sendikacılık farkı var.
Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, işçi, memur ve asgari ücretlilerin maaşlarına yapılan artışları kıyaslayarak “Memurlar yetkili ama etkisiz konfederasyonun da desteğiyle adeta cezalandırılmaktadır' dedi. İşçilere diğer ödemeler hariç tutulduğunda %14,5 zam yapılacağını hatırlatan Koncuk, memurların 2018 yılında işçilerin yarısı kadar zam alacağını hatırlattı. Koncuk değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi:
“Şimdi enflasyon farkı uygulaması ile memur maaşındaki erime telafi edilecek olsa da bu telafinin geçmiş dönemde ortaya çıkan erimeyi karşılamadığı ve gelecek için de bir koruma içermediği görülüyor. Dolayısıyla memur ve emeklilerimize ocak ayında ödenecek olan %1,698 oranındaki enflasyon farkı, yalnızca anlık bir telafi olarak kalacak ve o andan itibaren memur ve emeklilerin maaşları yeniden erimeye başlayacak.
Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde yetkili konfederasyonla Hükümet arasında imzalanan anlaşmaya göre 2018 yılı için memur ve emeklilerin maaşlarına %4+3,5’luk bir artış öngörülmüştü. Buna karşın işçi ücretlerine sair ödemeler hariç %12,5; asgari ücrete ise %14,2 oranında zam yapılmıştı. Hatta, asgari ücrete hem de yıl başından itibaren yapılan %14,2’lik artışa rağmen anlaşma sağlanamamışken, memurlar için yıllık kümülatif %7,6; ortalama ise %5,75 oranındaki zammı malum sendika güle oynaya imzalamıştı.
Buna göre 2018 yılında en düşük zammının, sendika ve Hükümet ittifakıyla memur ve memur emeklilerine verildiği görülüyor. Hal böyle olunca maaş ve ücretleri toplu sözleşme ile belirlenen çalışanlar arasında enflasyona yenik düşen tek kesim memurlar oluyor. Böyle bir durumun dünya sendikacılık tarihinde pek görülmüş bir şey olmadığını düşünüyoruz. Hem mutabakat halinde toplu sözleşme imzalayıp hem de işçilerin yarısı kadar maaş zammı almak, memur sendikacılığı adına utanç duyulacak bir durumdur. Bu iki toplu pazarlık arasındaki fark da sendikacılık farkıdır.
2017 yılında da alınan zam, enflasyonun tam 4,92 puan altında kaldı. Dolayısıyla imzalanan her toplu sözleşme, memur ve emekliler için yeni tuzakların kurulduğu bir dönemi işaret ediyor. Şimdi 2018 yılı maaş zamlarına, verilecek olan bu enflasyon farkını da ekleyecek ve sanki maaşlar reel olarak yükselmiş gibi bir algı oluşturmaya çalışacaklar. Halbuki durum, memur ve emeklilerimiz için hiç de iç açıcı değildir. 2017 yılında %11,92’ye ulaşan enflasyona rağmen 2018 yılının ilk yarısında %4’lük bir zammın ardından, memurlar mart ayından itibaren gelir vergisi dilimi nedeniyle %5’lik bir gelir kaybına daha uğrayacaklar. Dolayısıyla işçiler ve asgari ücretliler, ekonominin olumsuzluklarından nispeten daha az etkilenirken memurlar derin bir mali krizin içine itilecek.
Bu durum karşısında yetkili ama etkisiz konfederasyonun tek bir kelime dahi etmemesi, bütün kamuoyu tarafından ibretle takip edilmesi gereken bir konu olarak karşımızda duruyor. Toplu sözleşme düzenine geçilmesi ve malum konfederasyonun yetkiyi alarak pazarlıklarda belirleyici rol oynamasından beri, memur maaşları reel anlamda sürekli değer kaybediyor. Yıllardır memurlarımız adeta ekonomik olarak cezalandırılıyor. Öngörüden yoksun yapılan toplu sözleşmeler nedeniyle bu zulmün daha uzun süre devam edeceği açık bir şekilde görülüyor.
Yetkililer, memurlarımızı bu şekilde üstü örtülü bir cezalandırmaya tabi tutmaya son vermeli, kamu çalışanları da yaşananları görüp, sendikal tercihlerini bir daha gözden geçirmelidir.'