Kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını sermaye yaparak her pazarlıktan memurlarımız adına yeni bir kayıpla çıkan, kamu çalışanları inim inim inlerken hayal dünyalarında gündem üreten, ailelerinden, çocuklarından ayrı çalışan sözleşmeli personelin feryadı yürekleri dağlarken Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısında kılık kıyafet yönetmeliği konuşmak isteyen ama hâlâ utanmadan, sıkılmadan kendisini sendika olarak adlandıran bir oluşumun yüzsüz yöneticileri, milyonlarca memurun “Artık yeter!” isyanı karşısında çareyi Türkiye Kamu-Sen’e saldırmakta bulmuş, kendilerine yöneltilen sendikal eleştirilere, Konfederasyonumuz üzerinden çapları ile orantılı bir cevap vermeye çalışmışlar.
“Cevap vermeye çalışmışlar” diyoruz çünkü aslında bu bir cevaptan çok, kendi iç dünyalarının karanlıklarında kaybolmuş, ilkesiz ve kişiliksiz bir yaşamın getirdiği hezeyanlar ile tir tir titreyen, yalandan başka bir şey üretemeyen, haysiyet yoksunu bir güruhun; Genel Başkanımıza, sendikalarımıza ve konfederasyonumuza yönelik asılsız iftira ve hakaret içeren bir zırvasından ibarettir.
Sendikacılık adına söyleyecek sözleri olmayan, döneme göre pozisyon almaktan, devire göre tavır takınmaktan, tükürdüğünü yalamaktan, söylediğinden dönmekten yönlerini kaybetmiş bu pervanelerin, Türkiye Kamu-Sen’e ilkeli duruş önermeleri, ne hazin bir durumdur.
İçinde bulundukları her ortama uymayı başaran, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta postal yalayıp deliklerinde gizlenen, uygun ortamı bulunca demokrasi havarisi kesilen omurga yoksunu bu zevatın, Türkiye Kamu-Sen gibi her dönemde haksızlığın, zulmün ve adaletsizliğin karşısında duvar olmuş, darbelerin ve demokrasi dışı girişimlerin en ağır yükünü omuzlamış, Türkiye’de memur sendikacılığının yerleşmesi için her türlü bedeli ödemiş, kamu çalışanlarının hakları için her türlü mücadeleyi yürüten bir kuruluşa dil uzatması, Memur-Sen’in nasıl bir akıl tutulması yaşadığının en açık göstergesidir.
Elbette ki, muktedirler önünde eğilmekten bel fıtığı olmuş bu dalkavukların, bellerini doğrultup haksızlık karşısında dik durmasını, başlarını kaldırıp gerçekleri görmesini bekleyemeyiz. Tehditle, baskıyla, şantajla kamu görevlilerini ekmekleri ile vicdanları arasında tercih yapmaya zorlayanların, memurlarımızın sorunlarına eğilecek ferasetleri de olamaz.
Biz, bu kimselerden çaplarına fersah fersah büyük gelecek bu erdemleri göstermesini bekleme haksızlığını da yapmayacağız ama her gün yön değiştiren bu fırıldaklar, hangi kafa ile Türkiye Kamu-Sen’in karnından konuştuğunu, paravan dernekler aracılığıyla kamuoyu oluşturma gayreti içine girdiğini iddia ediyor, onu anlayamıyoruz.
Memur-Sen yöneticileri bilmelidirler ki, Türkiye Kamu-Sen’in kamuoyu oluşturmak için hiçbir paravana ihtiyacı yoktur. Türkiye’de sendikacılık denildiğinde akla önce Türkiye Kamu-Sen gelir. Türkiye Kamu-Sen’in her bir ferdi hiçbir ortamda perde gerisinde saklanmaz, söyleyeceklerini açık açık muhatabının yüzüne söyler. Biz 1992 yılında, Eylül darbesinin izleri henüz silinmemiş, bütün kanun ve mevzuatıyla en ağır uygulamalar sürerken memurlarımızın hakları için ortaya atılmış şerefli bir Konfederasyonuz. Bizlere bu iftirayı atanlara “Kişi kendinden bilir işi” diyoruz.
Bizleri zavallılıkla itham edip haysiyet ve şereften bahsedenler, haysiyet ve şerefin ağızlarında ne kadar eğreti durduğunu da mı göremiyorlar? Kendilerine sendika diyenlerin, bizzat üyeleri tarafından her gün sosyal medyada tahkir edilmeleri ne kadar da acı bir durumdur. “Neden kamu görevlileri bizden nefret ediyor; sürekli istifa çağrısı yapıyor, biz nerede hata yaptık?” diye kafa yoracaklarına en iyi bildikleri yola sapıp iftira ile günü kurtarmaya çalışanlar, güneşi balçıkla sıvayamaz, bu kafayla yok oluşlarını engelleyemez.
Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardan beri söylüyoruz, şimdi de söylemekten ne korkarız ne imtina ederiz ne de başkalarına söyletiriz; bütün kamu görevlileri, kendilerine hiçbir katkısı olmayan, Türk memur sendikacılığının yüz karası, sarı sendikacılığa rahmet okutan bu sahte sendikalardan istifa etmelidir.
Kamu görevlilerimiz, gerçek yüzünüzü gördü, kendilerine hiçbir katkı sağlayamayacağınızı anladı, sarı sendika olduğunuzu idrak etti; sizden koşar adım uzaklaşıyor, bunun neyini anlamıyorsunuz? Basiretsizliğinizi, acizliğinizi anlayın ve artık kamu görevlilerimizin yakasından düşün!
“Bütün memurlar sözleşmeli statüye geçirilmelidir” diyen siz değil misiniz?
“Ülkemizin dilini, kültürünü, değerlerini anlatan muhteşem hizmetler yürütülüyor. Geçen yıl 83 ülkeydi, bu sene 100 ülke çocuklarının katılımıyla Türkçe Olimpiyatları gerçekleşecek. … Bu hizmetler ancak alkışlanır. Sayın yavru muhalefet partisi genel başkanına çağrımız; 'bu hizmetlerin durdurulmasını istemek yerine, gölge etme başka ihsan istemeyiz' diyoruz." diyen siz değil misiniz?
“Dinsiz anayasa” isteyen siz değil misiniz?
Her gün, beş vakit, kırk kere vecd ile okuduğumuz Fatiha için “Her gün Fatiha’yı bile okutsanız tiksinirsiniz.” diyen siz değil misiniz?
Terörist başının salıverilmesi, bebek katillerinin affedilmesi, Türkiye’nin federatif bir yapıya dönüşmesi yolunda rapor hazırlayan akiller heyetine dâhil olan sizin genel başkanınız değil mi?
“Açılımı hayvanlar bile anladı ama bazıları anlamadı.” diyerek, bu vatan uğruna hayatlarını hiçe sayan gazilerimiz ve şehitlerimiz başta olmak üzere, eli kanlı teröristlerle pazarlık yapılmasına karşı çıkan milletimize hakaret etme cüreti gösteren siz değil misiniz?
Bir menfaat gördüğünde kul köle olan, güçlü olanın etekleri altına saklanan, sahiplerini kızdırma korkusuyla, toplu sözleşmelerde taleplerini dile getirmekten dahi aciz kalan bir sendika;
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na hükümetin teklifini kabul eden akademisyen temsilcisi gönderen sendika;
30 gün sürmesi gereken pazarlıkları, hiçbir konuyu tartışmadan 3 toplantı ile 7 günde mutabakatla sona erdiren bir sendika;
2014 yılında enflasyon farkı hakkının tamamını, 2015 yılında ise memur maaşının %1,8’ini iktidara peşkeş çeken sendika;
4/C’li çalışanların mahkeme yoluyla aldığı 650 liralık ek ödemeyi toplu sözleşme ile 150 liraya düşürten sendika;
Hakları için yollara düşen, sözleşmeli mesai arkadaşlarına kadro verilmesi, iş güvencelerinin ellerinden alınmaması için bir günlük iş bırakma hakkını kullanan memurlarımızı idareye gammazlayan, bu yolla siyasete yaranarak menfaat sağlamaya çalışan, grev kırıcı bir sendika;
Toplu sözleşmede karar altına alınan konuları dahi dile getirmekten aciz, imzasına dahi sahip çıkacak cesaretten mahrum bir sendika Türkiye Kamu-Sen’e dil uzatamaz.
Yalancılığın ötesine geçmiş, ar damarı çatlamış, yüzsüzlükte seviye atlamış olanlar, bize erdem ve değerden bahsedemez.
Biz, bu ülkenin temellerindeki sessiz kahramanların temsilcisiyiz.
Bizi, 12 Eylül’ün tabutluklarındaki işkenceler bile söyleyeceğimiz sözden alıkoyamadı.
Bizi, 28 Şubat’ın puslu havası bile meydanlara inmekten alıkoyamadı.
Bizi, darbe anayasası bile hak mücadelesinden alıkoyamadı.
Bizi, terör örgütlerinin tehditleri, saldırıları bile yolumuzdan döndüremedi.
Bizi, hapse girme korkusu bile sözleşmeli personel için iş bırakmaktan alıkoyamadı.
Bizi, işten atılma korkusu bile hak mücadelesinden döndüremedi.
Bizi, baskılar, sürgünler, kıyımlar bile durduramadı.
Sizden mi korkacağız!
Biz, Memur-Sen’in sahte kahraman yöneticileri gibi kapalı kapılar ardında memur hakkı pazarlayacak sonra da çıkıp “Tarihi başarı elde ettik” diyecek tıynette de değiliz.
Kaldı ki, fırsatçı yaklaşımlarla, her türlü ahlaki değeri ayaklar altına alıp, memurları korkutarak, olmadık vaatlerle sendikal ve kişisel menfaat devşirmeye kalkışacak kadar alçak oğlu alçak da değiliz.
“En iyi ne bilirsin? diye sormuşlar alime; “Haddimi bilirim” demiş.
Her devirde yön değiştiren, söz değiştiren, ilke değiştiren ama sendikacılıkta rengi sarıdan öteye gidemeyen bu zevata, “Eğer gerçekten bir erdeminiz varsa önce haddinizi bilin” diyoruz.
Haddini aşanlara, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlara, her devrin adamlarına Necip Fazıl’ın “Sana alçak diyemem, çünkü alçaklık da seviye belirtir, sen çukursun, çukur!” sözünden başka bir niteleme yakışmamaktadır.
Kurulduğunuz 1995 yılından beri söylediğimizi her zaman olduğu gibi bugün de doğrudan, kimseden medet ummadan, kimseye sığınmadan yine söylüyoruz:
Bütün kamu görevlilerimiz, hakları için, çocuklarının geleceği için, gerçek mücadele ve gerçek sendikacılık için Memur-Sen’den istifa etmelidir.