İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın

İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın

Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre ülkemizde günde yaklaşık 240 iş kazası gerçekleşmekte, 5 çalışan hayatını kaybetmekte ve her gün yaklaşık 1 çalışan meslek hastalığına yakalanmaktadır.

Bu rakamların yalnızca resmi kayıtlara dayandığı düşünüldüğünde, kayıtlara girmeyen kazalarla birlikte yaşanan can ve mal kaybının çok daha büyük olduğu görülecektir. 
Bu noktada en azından şu belirttiğim rakamların farkındalığı içinde bir samimiyetle sorunlara yaklaşım göstermemiz gerektiğine inanıyorum. 
Yapılan araştırmalar, iş kazalarının yüzde 98’inin, meslek hastalıklarının ise tamamının önlenebilir olduğunu ortaya koymuştur. Öyle ise iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle kaybettiğimiz değerlerimiz, acı bir ihmalin kurbanı olmaktadırlar. 
Bilindiği gibi bugün ulaşmış olduğumuz teknolojik ve ekonomik gelişmenin temelinde Sanayi Devrimi yatmaktadır.  18 ve 19. yüzyıllarda yaşanan gelişmeler; tarım toplumundan endüstri toplumuna geçilirken, maksimum kâr, minimum maliyet temeline dayalı, emeğin sömürülmesini öngören bir anlayışı da beraberinde getirmiştir.  
Çalışanların çok uzun çalışma süreleri, çok kötü çalışma şartları, çok düşük ücretler ile çalışmak zorunda kaldıkları bu dönemde, kapitalizmin acımasızlığı, sermaye-emek ilişkileri ve paylaşım sürecinde, çatışma ve toplumsal kaosu yaratmıştır. 
Sendikal hareket, işte bu çatışma süreci içinde paylaşım ve yönetim sorununa çözüm getiren toplumsal bir olgu olarak ortaya çıkmıştır. 
Çalışma şartlarının iyileşmesi, demokrasinin gelişmesi, insan hakları kavramının ortaya çıkması, yönetişim anlayışının benimsenmesi; temelde sivil toplum olgusunun başarısı olarak kabul edilecek sonuçları doğurmuştur. 
Buna karşın 1980’li yıllarla birlikte ortaya çıkan neo-liberal anlayış ve küreselleşme; bir anlamda sermaye-emek çatışması sonucunda dengeye oturmuş olan paylaşım sorununda, sermaye lehine yeni yaklaşımlar, yeni düzenlemeler içermektedir. 
Teknolojik gelişmenin akıl almaz bir boyuta ulaştığı günümüzde, para ve sermaye artık anlam değiştirerek hayatın odak noktasına yerleşmiştir. 
Üretim araçlarının el ve şekil değiştirdiği, maksimum kâr, minimum maliyet anlayışının yeniden ortaya çıktığı bir dönemi yaşamaktayız. 
Emeği, çalışanı ve çalışanlar için yapılan yatırımları bir maliyet unsuru olarak görme yanlışı; Endüstri Devrimi’nin üzerinden 3 asır geçmiş olmasına rağmen, %98 oranında önlenebilir olan iş kazalarının ve %100 oranında önlenebilir olan meslek hastalıklarının hâlâ emek dünyasının çözemediği bir sorun olarak kalmasına neden oluyor. 
Bugün, çalışanı ve çalışan için yapılan yatırımı, maliyet artırıcı unsur olarak gören bu algıyı değiştirme zorunluluğumuz bulunuyor. 
Biz, bir sendika hareketi olarak sendikacılığın çıkış noktasındaki birçok sorunun aradan geçen iki yüz yıllık sürede hâlâ çözülemediğini, farklı şekillerde sürdüğünü görmekten büyük üzüntü duyuyoruz.
Dil ve bu dile ait olarak üretilmiş kavramlar insanın düşünce dünyasını ve davranış mekaniğini belirleyen en önemli unsurdur. 
Biz, işi değil işçiyi; çalışanı korumakla mükellefiz. Türkiye Kamu-Sen olarak “işin sağlığı olmaz, işçinin, çalışanın sağlığı olur; işin güvenliği olmaz işçinin, çalışanın güvenliği olur' diyoruz.      
Kâr da teknolojik ilerleme de gelişme de insan için var. İnsanlar daha rahat yaşasınlar diye var.
İnsanın olmadığı, insan hayatının, yılsonu bilançolarındaki artı bakiyelerden daha değersiz olduğu bir dünyada, bütün değerler anlamını yitiriyor. 
Martin Luther’in dediği gibi "Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak..." 
İşte bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik olarak çıkarılan 6331 sayılı Kanun, çalışanlar adına son derece önemli bir gelişme olarak kayda geçmiştir.
Her ne kadar kamuda yürürlük tarihi itibarı ile önemli hükümleri bir kere daha 2017 yılının temmuz ayına ertelenmiş olsa da bu Kanunun; sayıları 3 milyonu aşan memurlar için de İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerini getiriyor olması bizler açısından memnuniyet vericidir. 
Kanunun yasalaşma sürecinde gösterilen irade ve kararlılığın, sivil toplum örgütleri ile sosyal paydaşlarla ortak bir hareket planı çerçevesinde uygulanması safhasında da gösterileceğini umuyorum.
Türkiye Kamu-Sen olarak iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması için her türlü çalışmanın içerisinde olacağız. 
Şeyh Edebali’nin asırlar önce söylediği gibi “ İnsanı yaşatki devlet yaşasın' kaidesinin yönetim tarzının temel kuralı haline geldiği, emeğin en yüce değer olduğu gerçeğini idrak edip, insan için yapılacak yatırımlarla hayatı güzelleştireceğimiz, iş kazası ve meslek hastalıklarının son bulması için gerekli farkındalığı yaratabileceğimiz günlerin bir an önce gelmesini temenni ediyorum.

 


BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN