İş bırakan kamu çalışanlarına verdikleri her ceza yargı duvarına toslayan idareler yaptıkları hukuksuzluğa bir kılıf bulmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de iş bırakma ile ilgili Genel kararları bir kenara bırakıp, cımbızla hukuki metinleri yolarak kendilerine bir yol açmaya çalışıyorlar.
Bu çerçevede bir kez daha başta cumartesi nöbetleri için iş bırakan aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarına ceza vermeye çalışanlara cevap olarak iş bırakmanın sendikal bir hak olduğuna dair yüksek mahkeme kararlarını bir kez daha hatırlatıyor, İş bırakmak hakkımızdır, ceza vererek hukuku çiğnemeyin diyoruz.
Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Sendikalar, ekonomik ve sosyal istemler dışında onları doğrudan ilgilendiren konularda demokratik tepkilerini dile getirebilir, bu doğrultuda üyelerini yönlendirebilirler. Bu, sendikaların en doğal hakkıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları uyarınca, “Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler.' (AYM, E. 2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008). Örgütlenme özgürlüğü ve özel olarak da sendika hakkı Anayasa'da benimsenen temel değerlerden biri olan siyasal demokrasiyi somutlaştıran özgürlükler arasında yer alır ve demokratik toplumun temel değerlerinden birini oluşturur.
4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar Kanunu’nun 18. maddesi: “Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez.' şeklindedir. Gerek ilgili yasalar, gerekse yerleşmiş Danıştay içtihatları gereği sendikal faaliyetten dolayı her hangi bir ceza yaptırımı uygulanamaz.
Başbakanlıkça tanzim edilip, 02.06.2005 tarihinde yayımlanan, 2005/14 sayılı genelgede de açıkça “Demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri örgütlenme özgürlüğünün sağlanmasıdır. Örgütlü toplum, demokratik toplum düzenini ve katılımcı yönetimi gerçekleştirmenin vazgeçilmez şartı olarak değerlendirilmektedir. Devletimizin de taraf olarak onayladığı uluslararası sözleşme ve belgeler ile Anayasa başta olmak üzere iç hukuk düzenlemelerimizde, memurlar dâhil tüm çalışanların sendikal örgütler kurabilmeleri, kurulmuş bulunan, sendikalara üye olabilmeleri, sendikalar ve üst kuruluşların amaçları doğrultusunda, serbestçe faaliyette bulunabilmeleri örgütlenme özgürlüğü kapsamında güvence altına alınmıştır.' denmek suretiyle sendika üyesi memurun sendikal faaliyetinin hem ulusal hem de uluslararası hukuk normları ile güvence altına alındığı açıkça belirtilmiştir.
Kaldı ki kamu görevlilerinin “görevlerine gitmeme' şeklinde gerçekleştirdikleri sendikal etkinlik, Danıştay 12. Dairesi’nin 2001/3307 E. 2001/4415 K. sayılı kararı ile bir disiplin suçu olarak görülmemiştir. Kararın gerekçesinde şu açıklamaya yer verilmiştir: “Olayda, davacının üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan karara uyarak, kamu görevlilerinin içinde bulunduğu mali sıkıntının kısmen düzeltilmesi ve kamuoyunca bilinen bu sıkıntıları yine kamuoyuna anlatarak desteğinin sağlanması amacıyla 1.12.2000 tarihinde bir gün göreve gelmemek eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmış olup, davacının sendikal faaliyet kapsamında bir gün süreyle göreve gelmemesi fiilinin mazeret olarak kabulünün gerektiği, dolayısıyla 657 sayılı yasanın 125/C-b maddesinde öngörülen “özürsüz' olarak bir gün göreve gelmemek fiilinin sübuta ermediği görülmüştür.'
Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’nun 2013/4031 E. 2014/975 K. sayılı kararında da “Bu durumda, davacının, üyesi olduğu sendikanın aldığı bir karar sonucunda gerçekleşen göreve gelmeme eylemine katılması, özürsüz olarak göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceğinden ve sendikal faaliyet kapsamında bir fiil olarak kabulü gerekeceğinden, disiplin supu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacıya 657 sayılı Kanunun 125. maddesi uyarınca disiplin cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.' kararı verilmiştir.
Yine Danıştay 12. Dairesi’nin 2013/5972 E. 2013/9647 K. sayılı kararında da “Bu durumda, davacının, sendikal faaliyet gereği, 21.12.2011 tarihinde göreve gelmeme eyleminin özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceği ve sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmemek fiilinin mazeret olarak kabulü gerektiğinden, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacıya 657 sayılı Kanun'un 125/C-b maddesi uyarınca aylıktan kesme cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmış olup aksi yönde verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.' kararı verilmiştir.
Nitekim aynı konuda verilen, Edirne İdare Mahkemesinin 28.04.2006 tarih ve 2006/208 esas ve 2006/628 karar sayılı ilamı ile Samsun İdare Mahkemesinin 01.03.2006 tarih ve 2006/173 esas,2006/338 karar sayılı ilamları da aynı gerekçe ile tanzim edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 15/09/2009 tarihli, Kaya ve Seyhan - Türkiye kararında (application no. 30946/04); “… Sendikası üyesi öğretmenlere, 11/12/2003 tarihinde Sendika’nın çağrısına uyarak, parlamentoda tartışılmakta olan kamu yönetimi kanun tasarısını protesto etmek üzere düzenlenen bir günlük ulusal eyleme katılmaları nedeniyle 11/12/2003 tarihinde göreve gelmedikleri için uyarma cezası verilmesinin, her ne kadar bu ceza çok küçük olsa da, sendika üyelerinin çıkarlarını korumak için meşru grev ya da eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir nitelik taşıdığı, öğretmenlere verilen disiplin cezasının “acil bir sosyal ihtiyaca' tekabül etmediği ve bu nedenle “demokratik bir toplumda gerekli' olmadığı sonucuna varmış, bunun sonucu olarak, bu davada, başvuranların AİHS'nin 11. maddesi anlamında gösteri yapma özgürlüğünü etkili bir şekilde kullanma haklarının orantısız olarak çiğnendiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin ihlal edildiğine' karar vermiştir.
Diğer uluslararası sözleşmelerden olan 87 ve 151 sayılı ILO Sözleşmeleri gereğince de anılan etkinliğe katılmam suç oluşturmamaktadır. 87 Nolu ILO Sözleşmesi’nin 3/1 maddesi uyarınca “Çalışanların ve işverenlerin örgütleri, tüzük ve yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinlerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahiptir'. 151 sayılı İLO Sözleşmesi’nin 3.maddesinde “Bu sözleşmenin uygulanması bakımından kamu görevlileri örgütü deyimi oluşumu ne olursa olsun amacı kamu görevlilerin amacı kamu görevlilerin çıkarlarını savunmak ve geliştirmek olan herhangi bir örgüt anlamına gelir' hükmüne yer verilerek kamu çalışanların çıkarlarını savunmak amacıyla etkinliklerde bulunabilecekleri açıkça kabul edilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında, “Kamu makamları bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdır' hükmüne yer verilmiş, bu hakkın kullanılmasının kamu makamlarınca engellenmeyeceği belirtilerek çalışanlar korunmuştur. 87 sayılı Sözleşmenin 8/2 maddesinde de, “Yasalar, bu sözleşme ile öngörülen güvencelere zarar verecek nitelikte olamaz veya zarar verecek şekilde uygulanamaz' hükmüne yer verilerek kamu çalışanlarının örgütünün kendi amaçları doğrultusunda düzenlemiş olduğu etkinliklere katılması nedeniyle cezalandırılamayacağı açık bir biçimde ortaya konmuştur. Bu nedenle üyesi olduğum sendikanın da aralarında bulunduğu kuruluşlarca alınan karar uyarınca gerçekleştirilen etkinliklere katılmam suç olmayıp sendikal ve demokratik hakların kullanılması niteliğindedir.
Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olmayan Sendikamız eylem kararları neticesinde nöbet görevine gitmeyen çalışanlar hakkında ihtar ceza puanı uygulanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır.