İstiklal Marşımızın Kabulünün 96. Yıl Dönümünü Kutladık

İstiklal Marşımızın Kabulünün 96. Yıl Dönümünü Kutladık

Türkiye Kamu-Sen, İstiklal Marşı'nın kabulünün 96. yıl dönümünü, Marşın yazıldığı başkent Ankara’da bulunan Taceddin Dergahı’ndaki Mehmet Akif Ersoy Müze Evi’nde kutladı.

1921 yılının Şubat ayında, kimi zaman gece gelen ilhamı kaçırmamak için dörtlükleri mum ışığında duvarlara kazıyarak yazılan, İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’in kaleme aldığı milli  marşımızın kabulünün yıldönümü için bir araya gelen Türkiye Kamu-Senliler ve çok sayıda vatandaş saygı duruşu ve hep bir ağızdan okunan İstiklal Marşı’nın ardından tüm şehitlerimiz için dualar etti.
 
KONCUK: BÜYÜK ŞAİR MEHMET AKİF ERSOY’U RAHMETLE ANIYORUZ
 
Türk milletinin bağımsızlığının sembolü olan İstiklal Marşımızın kabulünün 96. Yılı münasebetiyle Mehmet Akif Müze Evi önünde basın açıklaması yapan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Geleceğimizden endişe etmiyor, korkmuyor, damarlarımızdaki asil kana güveniyoruz. Geçmişimizden aldığımız derslerle, İstiklâl Marşımızın verdiği feyzle, muhteşem ceddimizin açtığı yoldan giderek, Türk milleti, bu topraklar üzerinde hür ve bağımsız olarak barış, kardeşlik ve dostluk içinde ebediyete kadar yaşama azim ve kararlılığındadır' dedi. Koncuk, “İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 96. yılında, Türk milletinin bağımsızlık aşkını, vatan sevdasını, imkânsızlıklar içerisinde destansı bir mücadeleyle yeşerttiği Devletini mısralara dökerek bizlere ölümsüz bir rehber bırakan büyük şair ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy’u saygı, rahmet ve minnetle anarak sözlerime başlamak istiyorum.
 
Bundan 100 yıl kadar önce, Osmanlı İmparatorluğu paramparça olmuştu. Son vatan toprağımız Anadolu’nun dört bir yanı, düşman postalları altında inim inim inliyor, neredeyse şehit vermeyen hiçbir aile kalmamış, her ocaktan; 
 
“Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?' diyerek feryatlar yükseliyordu.
 
11 yıl süren savaşlarda, 2 milyon 850 bin evladımız askere alınırken bunların tam 1 milyon 565 bini kayıp, esir ya da şehit olmuştu. O dönem, Anadolu topraklarında 13 milyon dolayında insan yaşadığı düşünüldüğünde, yaşanan yıkımın boyutları daha net ortaya çıkıyordu' dedi.
 
KONCUK: OLAĞANÜSTÜ DÖNEMLER, OLAĞANÜSTÜ DEHALARA, OLAĞANÜSTÜ İNSANLARA İHTİYAÇ DUYAR
 
Bir milletin, “Ya istiklâl ya ölüm!' parolasıyla yola çıkıldığının altını çizen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Olağanüstü dönemler, olağanüstü dehalara, olağanüstü insanlara ihtiyaç duyar' dedi. Koncuk, “22 milyon kilometrekareye hükmeden koca bir imparatorluk, I. Dünya Savaşı sonrası imzalanan Sevr Antlaşmasıyla 300 bin kilometrekarelik bir toprak parçasına hapsedilmiş; orduları dağıtılmış, bütün tersanelerine girilmiş, bütün kaleleri zapt edilmiş Türk milleti, bir kurtarıcı bekliyordu. 
 
İşte bu kara günlerde bir avuç vatan sevdalısı, harap ve bitap düşmüş bu milleti ayağa kaldırarak istiklal ateşini yakmak, herkesin tükendi dediği Türk milletinin dünya durdukça var olacağını haykırmak üzere “Türk'ün haysiyet, izzet-i nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan ötürü ya istiklâl ya ölüm!' parolasıyla yola çıkıyordu. 
 
Türk milletinin verdiği bu istiklâl ve bağımsızlık mücadelesi kararı, Mehmet Akif’te
 
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.' dizeleriyle dile gelmekteydi.
 
Tükenmek üzere olan, son 200 yıldır sürekli gerileyen, umudunu kaybetmiş bir milleti ayağa kaldırmak ve bir hedefe yöneltmek siyasi, askeri, manevi ve kültürel olarak bütüncül bir planla gerçekleşir. 
 
Olağanüstü dönemler, olağanüstü dehalara, olağanüstü insanlara ihtiyaç duyar.
 
Bu olağanüstü dönemde Devletimizin siyasi temelleri, bin yıllık kadim yurdumuzda bizleri boğmaya ve yok etmeye and içmiş yedi düvele, dönemin en yüksek teknolojisine, en donanımlı askerlerine karşı yokluklar içinde yürütülen askeri savaşın başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından atılırken; manevi ve kültürel temellerinin mimarı da hiç kuşkusuz ki, istiklâl şairimiz Mehmet Akif Ersoy olmuştur. 
 
Dilimizin en güzel şekliyle kullanıldığı, ay yıldızlı al bayrağımıza seslenen ve kahraman ordumuza ithaf edilen, Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle ölümsüzleşen, bağımsızlık destanımız İstiklal Marşımız, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu dönemlerinde Türk milletine ve ordumuza büyük bir manevi güç aşılamıştır.
 
Düşmanın Polatlı yakınlarına kadar ilerlediği, Meclis’in taşınmasının dahi tartışıldı dönemde; Türk milletinin zafere olan inancı, başarma azim ve kararlılığı,
 
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun! Korkma, nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?'  dizelerinde hayat buluyordu' dedi.
 
KONCUK: BU DEVLET HER TÜRK VATANDAŞININ EN DEĞERLİ HAZİNESİDİR
 
İçinde bulunduğumuz bu günlerde de milletimizin içine nifak tohumları saçmak isteyenlerin olduğunu ifade eden Genel Başkan İsmail Koncuk, “Bu milletin bölünme ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaması için her türlü tedbiri almak ve uyanık olmak hayati derecededir' dedi. Koncuk, “İstiklâl Marşımız, “Korkma!' diye başlamakta, “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl' dizesiyle son bulmaktadır.
 
Bu eşsiz eser; Bilge Kağan’ın Orhun Yazıtlarında, Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’unda dillendirdiği gibi Türk milletine, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamayı, hiçbir güçten korkmamayı, nihai zaferin mutlak surette “Hakk’a tapan' Türk milletinin olacağını müjdelemektedir.
 
Bugün ise milletimizin içine nifak tohumları saçmak isteyenler, topraklarımızda gözleri olanlar, yıllardır planlı bir şekilde esaret altına aldıkları fikirleri ve vicdanları da kullanarak dört bir koldan devletimize ve milletimize karşı bir saldırı daha başlatmış durumdadır.
 
Her ne kadar meydanlardaki savaşı kazanmış olsa da aydın bir gençlik yetiştiremeyen, stratejik düşünme kabiliyetini kaybetmiş, birlik ve dirlik içinde olmayan bir topluma karşı, düşman saldırılarının devam etmesi kadar doğal bir şey yoktur.
 
Bu bakımdan sayısız şehit vererek elde ettiğimiz istiklâl ve bağımsızlığımızı korumak, bu milletin bir daha işgal, bölünme ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaması için her türlü tedbiri almak ve uyanık olmak hayati derecededir.
 
Sahip olduğumuz değerlerimizi, istiklâlimizi, cumhuriyetimizi, demokrasimizi korumak zorundayız. Yıkmak kolay, yapmak zordur. Bu konuda Mehmet Akif diyor ki;
 
“Yıkmak, insanlara yapmak gibi kıymet mi verir? 
Onu en çulpa herifler de emin ol ki becerir... 

Hele sen gösteriver işte şudur kubbe diye; 
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye... 

Ama "gel kaldıralım " dendi mi; heyhat! O zaman, 
Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan ...'
 
Yurdumuzun 1922 öncesine dönmemesi, bu topraklarda yeni bir kurtuluş savaşı vermek zorunda kalmamamız için bunca vatan evladının canlarına mal olan iç ve dış düşmanlar ile bunların payandalarını, destekçilerini tespit ve imha etmek zorunluluğumuz bulunmaktadır.
 
Paha biçilemez bedeller ödeyerek kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti, bu topraklar üzerinde yaşayan her Türk vatandaşının en değerli, biricik hazinesidir.
 
Bizler de bugün, çepeçevre sarıldığımız ateş çemberine, içeriden uğradığımız ihanete, dıştan gelen saldırılara, baş gösteren umutsuzluğa, umursamazlığa ve boş vermişliğe rağmen; Hak çizgisinden ayrılmadığımız, adalet terazisini bozmadığımız müddetçe, üzerimizde oynanan her türlü oyunun bozulacağından, ihanet girişimlerinin muhataplarının suratına çarpılacağından eminiz.
 
Geleceğimizden endişe etmiyor, korkmuyor, damarlarımızdaki asil kana güveniyoruz. Geçmişimizden aldığımız derslerle, İstiklâl Marşımızın verdiği feyzle, muhteşem ceddimizin açtığı yoldan giderek, Türk milleti, bu topraklar üzerinde hür ve bağımsız olarak barış, kardeşlik ve dostluk içinde ebediyete kadar yaşama azim ve kararlılığındadır' dedi.
 
 
KONCUK: SENDİKAL DÜSTURUMUZU AKİF’İN HAKKI TUTUP KALDIRMAK FELSEFESİNDEN ALIYORUZ
 
“Sendikal düsturumuzun da temellerini şekillendiren ve İstiklâl Marşımızı hediye eden Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum' diyen Koncuk, “Bizlere bu güzel yurdu, bu erdemli Devleti miras bırakan kahramanlarımızın emanetlerini kutsal bilip, canımız pahasına sahip çıkacağımıza dair söz veriyoruz' dedi. Koncuk, “Türkiye Kamu-Sen olarak, yok olmak üzereyken bu millete iman ve inanç yükleyerek adeta küllerinden yeniden doğmasını sağlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına; vatanı, milleti, ülkesi ve namusu için canlarını vermekten çekinmeyen tüm gazi ve şehitlerimize olan minnetlerimizi bir kere daha ifade etmek istiyorum. 
 
Bizlere içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun her daim hakkı savunmayı öğütleyerek sendikal düsturumuzun da temellerini şekillendiren ve İstiklâl Marşımızı hediye eden Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum.  Bizlere bu güzel yurdu, bu erdemli Devleti miras bırakan kahramanlarımızın emanetlerini kutsal bilip, canımız pahasına sahip çıkacağımıza dair söz verirken, Akif’in dediği gibi “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın.' diyor, İstiklal Marşımızın kabulünün 96. yıldönümünü kutluyorum' diyerek sözlerini noktaladı.
 
Genel Başkanımız İsmail Koncuk’un konuşmasının ardından küçük bir kız çocuğumuz İstiklal Marşımızın 10 kıtasını okurken, katılımcılara duygusal anlar yaşattı.
 
Genel Başkan İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Genel Merkez Yöneticilerimiz, Kadın Komisyonu üyelerimiz, Şube Başkanlarımız ve çok sayıda vatandaş programın ardından Taceddin Dergahı’nda kabri bulunan merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarını ziyaret ederek kabri başında dualar edip karanfil bıraktılar. Türkiye Kamu-Sen heyeti son olarak Mehmet Akif Ersoy Müze Evi’ni de ziyaret etti.
 


BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN