Yaşanan gelişmeler memurların, emeklilerin, sözleşmeli ve 4/C'li personelin her gün yeni bir hak kaybı ile karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. Toplu sözleşmenin ve toplu sözleşmede kamu görevlilerini temsilen masaya oturanların önemi bir kez daha görülmüştür.
Tolu sözleşmede alkışlar, tezahüratlar, imzalar, havalarda uçuşurken kamu görevlilerimiz neyin altına imza attığını dahi anlamayacak derecede konuya uzak olan sözde sendikalardan bugün en azından bir özür beklemektedir.
Böyle toplu sözleşme imzalanır, toplu sözleşme metni muğlâk ifadelerle doldurulur ve idareye geniş yetkiler tanınırsa idare de dilediği gibi karar alır ve memurları zarara uğratır.
Biz Türk Sağlık-Sen olarak ilk günden beri toplu sözleşme masasının hak alma yeri olmaktan çıkarılıp hak verme yeri haline getirildiğini haykırıyoruz.
“Sendikal tercih bugün dünden çok daha önemlidir. Bu tercih şuan çalışma hayatında yaşananlara taraf ya da karşı olduğumuzu da gösterecektir.
Bugün çalışma hayatı ciddi tehditlerle karşı karşıyadır. En önemlisi iş güvencesiz istihdam modelidir. Bunu yapabilmek elbette kolay değildir.
Kolay olmamakla birlikte yetkililer 657'yi değiştireceklerini söylemektedirler. Bunun için önce yargı hakkımızın kaldırılması gerekmektedir.
Bu sebeple sendikaların, İktidarı, bu söylemlerden uzaklaşmaya davet etmesi gerekmektedir. Türk Sağlık –Sen, bunu en net ifade eden sendikadır.
İktidar bir yandan taşeronları kadroya alacağım derken, diğer yandan esnek çalışma, part time, uzaktan istihdam gibi ucube anlayışı dayatmaktadır.
4/B, 4/C, vekil ebe, hemşire’yi, bela edenler, tedbir alınmazsa çalışma hayatını daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir.
Tek ve en önemli tedbir, mücadeleci sendikacılığı öne çıkarmak, sarı sendikacılığa geçit vermemektir. Çalışanlar bunu başarmak zorundadır.
Bırakınız eylem ve etkinlikler yapabilmeyi, muhataplarının yüzüne tek kelam etmeye yüreği yetmeyenlerle çalışanlar bir yere varamayacaktır.
Şundan eminiz ki, tüm çalışanlar sarı sendikacılık gerçeğini çok iyi bilmekte, ancak günü kurtarmak daha kolay bir yol olarak görülmektedir.
Bugün, birçok çalışana kolay yol olarak görülen bu tercihleri, esasen hepimizin geleceğini tehdit eden en büyük tehlikedir. Bizden söylemesi.
Bu Hükümete de, bundan sonrakilere de şunu gösterebilmek zorundayız. Ben memurum ve haklarımın peşindeyim. Bana hasım olana asla dost olamam.'
Ne yazık ki, toplumumuzun tehditlere karşı fazla duyarlı olduğunu söylemek oldukça güç… Yaşamadan, görmeden, başına gelmeden, uyarılara kulak asmıyor. Biz, bugün yaşanan hak kayıplarının daha başlangıç olduğunu şimdiden ifade ediyoruz. Toplu sözleşme ile her kişi ve kurumun adaletin üzerine yerleştirildiğini belirtiyoruz.
Kamu görevlilerinin iş güvencelerine göz dikenlerin olduğu bir ortamda korkarız ki, görevi haklarımızı korumak olan bazı oluşumlar, var olan haklarımızın da elimizden uçup gitmesine seyirci kalacaklar. Kamu görevlilerimiz aklıselim ile hareket edip, kısa vadeli çıkarlarını düşünmek yerine uzun vadeli yatırımlar yapmadığı sürece bu hak kayıplarının süreceği açıktır.
Bu nedenle tüm kamu görevlileri sendikal tercihlerini gözden geçirmeli ve en azından 2015 yılı Ağustos ayından beri sendikaların açıklamalarını karşılaştırmalıdırlar. Bu açıklamalarda kimin gerçeği söylediği, kimin gerçekleri kararttığı, kimin sendikacılık yaptığı kimin sendikacılık oynadığı daha net görülecektir. 17.02.2016