11.02.2015 Çarşamba günü Ege Üniversitesi’nde çalışan hemşirelerimiz ve tüm sağlık çalışanlarının çalışma alanı ve uygulamada yaşadıkları sorunlar ile ilgili 1 günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdik.
Saat 10.00 da Ege Üniversitesi poliklinikler önünde toplanan çalışanlarımız ile beraber 10.30’da basın açıklamamızı yaptık. Genel Merkez Teşkilatlandırma Başkan Yardımcımız Abdurrahman UYSAL’ın katılımı ile gerçekleşen eylemimize Türkiye Kamu-Sen İzmir İl Temsilciliği’ne bağlı Şube Başkanlarımız, Şube Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Manisa Türk Sağlık-Sen Şubemizin değerli Şube Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Sivil Toplum Kuruluşunu temsil eden sendikalarda destek verdi. 1 Günlük iş bırakma eylem kararımız hastanede hayatı durdurdu, Cerrahi klinikler acil vakalar dışında ameliyat almadı. Günlük ortalama 4000 kişinin kanının alındığı Örnek Toplama Merkezi sadece acil hastalara hizmet verdi, Poliklinikler ve Veri Kayıt iş yavaşlattı.
Saat 10.30’da Şube Başkanımız Yasemin ZENGİN’ in basın açıklaması ve Genel Başkan Yardımcımız Abdurrahman UYSAL’ın konuşmasından sonra Başbakanlığa balonlarla mesaj gönderildi. Hastane yönetimine yürüyüş eşliğinde dilek ağacına yazılı talep ve istekler sunuldu.
Eyleme destek veren tüm çalışanlar teşekkür ediyoruz.
BASIN AÇIKLAMASI
Ege Üniversitesi Hastanesinde sağlık çalışanları uzun süredir çalışma alanları ve uygulamalarla ilgili birtakım haksızlıklar yaşamaktadır. Bu haksızlıklar ve yapılan zulüm çalışanlar arasında artık tahammül edilemez boyuta ulaşmıştır. Bugün doktorundan, hemşiresine, ebesinden, sağlık teknikerine, memurundan, hizmetlisine kadar tüm çalışanlar sıkıntı içerisindedir. Sorunlarına çözüm istemektedir.
Türk Sağlık-Sen olarak kurum yöneticileri ile görüşmelerimizde defalarca dile getirdiğimiz sorunlara, çözüm bulunamaması nedeni ile bugün tüm çalışanlar tek yürek olarak sorunlarına çözüm bulma adına iş bırakmışlardır ve yapılan zulüm, baskıya yeter demişlerdir.
Kurumda yaşanan sorunların başında yetersiz istihdam, hemşire eksikliği, ve uygulama alanlarında çalışanlara dayatılan çalışmalar gelmektedir. Hemşire ve personel eksikliği son dönemlerde ciddi oranda artmış, eksik kadro ile çalıştırılan, iş yükleri azaltılmayan, sürekli yeni form ve uygulamalarla angarya işe maruz kalan hemşirelerimiz iş yüküne artık katlanamaz konuma gelmişlerdir.
Personel eksikliği giderilme yerine, iş yükünü artıran uygulamalara imza atan kurum, hasta azaltma yönüne de gitmemiş, tam tersi mesai dışı çalışma ile bakılan hasta sayısı ile iş yoğunluğu hat safhaya ulaşmış, hemşireler ve çalışanlar kendi kaderi ile baş başa bırakılmış, şikayetlerine kulak verilmemiş, talepleri göz ardı edilmiş, açıkça tüm çalışanlara zulüm edilmiş, çalışma ortamı adeta bir köle hayatına dönüştürülmüştür.
Bu kadar yoğun çalışma temposu içinde hizmet veren çalışanlarımız için en temel ihtiyaç olan dinlenme odaları ihtiyacı giderilmemiş, insani şartlar ve kurumun imajına uymayan odalarda çalışanlara yer gösterilmiş, açıkçası çalışanlar kendilerine verilen değerle yerle bir olmuştur.
Peki bu kadar yoğun iş yükü varken çalışana alın terinin ve emeğinin karşılığı verilmekte midir? Bu sorunun cevabı ne yazık ki kocaman bir hiçtir.
Yıllardır çalışanların artmayan döner sermayeleri, alın terinin karşılığını alamayan çalışanları isyan ettirmiş, Kasım ayında nöbet tutan ve nöbet tutmayan grup olarak az miktarda artış yapılan döner sermayelerde de çalışma iş barışı bozulmuştur.
Ege Üniversitesi çalışanın alın teri ile büyüyen yeşeren, boy veren, meyve veren ve büyümeye de devam eden bir kurumdur. O yüzdendir ki çalışanın hakkının ve alın terinin karşılığının verilmemesi kabul edilemez bir durumdur.
Kurumun yaşaması ve ayakta durması için tüm çalışanlar insan üstü bir çaba ve gayretle çalışıyorsa, kurumda çalışanını göz ardı etmeyecek, taleplerini karşılayacak. Aksi takdirde çalışanlardan verim beklemek imkansız olacaktır.
Kurum hemşire eksikliğinden kan ağlarken çalışanın üstüne yüklenen angarya işler, sürekli görev yeri değişikliği, farklı birimlerde çalıştırma, günü birlik sözel görevlendirilmeler, Anestezi teknikerlerine mesai dışı çalışma ile ilgili yapılan vardiya kaydırmaları, veri kayıt elemanları ve hemşirelerin pinpon topu gibi sürekli farklı birimlere çekilmeleri, yoğun bakımlara hemşire sayısı düşünülmeden çekilen ara yataklarla iş yükünü artıran uygulamalarla çalışanlar tam bir zulme, baskıya ve mobinge maruz bırakılmaktadır. Bilim yuvası olan ve özgürlük ile sembolleşen üniversitelerde bu kadar baskıcı, düzen dışı uygulama ve çalışana yapılan eziyet arık çalışanın canına tak ettirmiştir.
Hemşirelerimiz ve tüm çalışanlarımız kan ağlamakta sağlık zincirinin her noktasındaki çalışandan mutlaka sorun gelmekte, çalışma hayatı tüm çalışanlar için artık işkenceye dönüşmüş durumdadır.
Tüm bunlar yaşanırken kurumun çalışana karşı gözünün kör, kulağının sağır olması ayrı bir muammadır. Sayın idareciler çalışanın sorununa çözüm üretmeyecekse, çalışma hayatını daha iyi bir seviyeye getirmeyeceklerse ne iş yaparlar diye sormak lazım?
Çalışanların feryadına sessiz kalmakla neyi çözeceklerdir. İdareciler çalışanlarını neden muhatap almazlar, çözüm önerilerini tartışmazlar, öneri sunmazlar ve çalışanı kendi kaderi ile baş başa bırakma yolunu tercih ederler. Buradan idarecilerimize sesleniyoruz, çalışanlarınızın sesine ve feryadına kulak verin, sorunlarına çözüm üretin. Her birimden bir çalışan temsilcisi seçin, sendika temsilcileri belirleyin bir kriz masası kurun, bu kurumun ve kurum çalışanlarının feryadına sessiz kalmayın. Ancak bu şekilde sorunlara çözüm bulabilirsiniz.
Buradan Sayın Başbakanımıza, Sağlık Bakanımıza ve Maliye Bakanımıza da sesleniyoruz. Üniversiteler özerk yapılarından dolayı 3. Basamak sağlık hizmeti sunan kurumlardır.
Üniversite çalışanlarının sesine kulak verin, hemşire ve personel kadrolarını artırın, işin ve hizmetin niteliğine göre maaş ve döner sermayelerimizi artırın, nöbet ve mesai ücretlerimizi artırın, alın terimizin karşılığını verin. Unutmayın ki siz Üniversite çalışanlarını görmezden gelmeye devam ederseniz, onlarda zamanı gelince sizi görmezden gelecektir.
Bize göre yoğun iş yükü altında üniversite hastanelerinde görev yapan çalışanlar el üstünde tutulmalıdır. İdarecilerin ve hükümetin temel uğraşlarından biride bu olmalıdır. Çalışanların hakkına, hukukuna riayet edilmeli, mağduriyetleri giderilmelidir.
Bugün idarecilere dilek ağcı ile taleplerimiz dile getiriyoruz. Umarız ki vicdanları biraz sızlar ve çalışanların sorunlarına kulak kesilirler.
Bugün buradan hükümet yetkililerine de sesleniyoruz ve üniversite çalışanlarının feryadını duymadınız, sağlık çalışanlarını görmezden geldiniz. Umarız size doğru uçurduğumuz balonlarda asılı olan taleplerimizi artık görürsünüz.
Buradan özellikle ifade etmek istiyorum ki bizimkisi hak mücadelesidir. Bu mücadelede çelik gibi dimdik durmaya devam edeceğiz. Hiçbir zaman asla geri adım atmayacağız. Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Zulme sessiz kalmayacak, Zalime susmayacak ve zorbaya teslim olmayacağız. Çalışanları hakkı için çalışacağız, çalışacağız ve hakkımızı alanlarda haykırmaya devam edeceğiz. Şimdi soruyorum sizlere alın terimizin karşılığını alana kadar mücadeleye devam etmeye varmısınız?