Eskişehir Şube Başkanımız Hüseyin Kararman Cumartesi Nöbetlerinin yargıdaki durumunu açıklayan bir basın açıklaması düzenledi.
Ülke genelinde tüm sağlık çalışanları tarafından yaygın olarak bilindiği üzere; aile hekimlerimiz cumartesi günleri çalışmak zorunda kalmaktaydı. Ancak; hekimlerimiz bu haksız uygulamaya karşı takdire şayan bir direnç göstererek cumartesi günleri çalışmama yönünde tepkilerini gösterdiler. Öncelikle, burada, mevcut haksızlığa karşı duruşunu gösteren tüm aile hekimlerimize saygılarımı sunuyorum. Türk Sağlık Sendikası olarak da aile hekimlerinin bu haklı mücadelesinde her zaman yanlarında olduğumuzu ve olacağımızı önemle belirtiyorum.
Ancak; yine bilindiği üzere, Sağlık Bakanlığı tarafından aile hekimlerimizin bu haklı tepkisi hakir görülmüş, birçok aile hekimimiz hakkında disiplin soruşturması başlatılmış ve haklarında birtakım idari cezalara karar verilmiştir. Hatta bu cezai işlemler, cumartesi günleri bu hususa tepkimizi göstermek adına düzenlediğimiz eylemlerimize iştirak etmiş saygıdeğer aile hekimi üyelerimize dahi uygulanmıştır. Başka deyişle, ülkemizde sendikal faaliyetler, hak arama özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı gibi birçok demokratik hak, idari soruşturmalara konu olmuş ve anayasal hakların kullanımı birtakım cezalara layık görülmüştür.
Aile hekimlerinin bu cezalara karşı idari yargıda başlattığı haklı mücadelesinde ise alınan kararlarda ülke genelinde yargıda “çifte standart”ınhâkimiyet sürdüğü açıkça belli olmuştur. Zira, 2015 yılının Temmuz ayı itibarıyla, idari yargı sistemimizde ilk derece mahkemelerine karşı itirazların doğrudan Yüksek Danıştay’a değil, ara temyiz mahkemesi niteliğinde olan Bölge İdare Mahkemesine yapılma koşulu getirilmiştir. Bu koşulun gelmesiyle, idari yargıda verilen her kararın Yüksek Danıştay’ın denetimine tabi olmaması sağlanmış, bazı kararların Bölge İdare Mahkemelerinde kesinleşmesi sonucunu doğurmuştur.
İşte, aile hekimlerimizin büyük çoğunluğunun ilk derece yargısı tarafından reddedilen bu haklı davaları, coğrafi bölgelerle yetkileri sınırlanmış Bölge İdare Mahkemelerinde kesinleşerek, Yüksek Danıştay’ın incelemesine dahi tabi tutulmamıştır.
Varılan son halde; Ankara Bölge İdare Mahkemesi, aile hekimlerimize verilen bu cezaların hukuka aykırı olduğuna karar verirken; İzmir Bölge İdare Mahkemesi ise aynı cezaları hukuka uygun bulmuştur. Bu durum, anayasada belirtilen üniter devlet yapısına göre “bölünmez bütün” olan ülkemizde, farklı şehirlerde aynı dertten mustarip aile hekimlerimiz arasında yargısal bir “çifte standart” olduğunu açıkça göstermiştir. Söz konusu çift başlı durum için ise ülke genelini kapsayan ve birleştirici herhangi bir yargı yolu, yeni sistemle mümkün olmamaktadır.
Böylece; Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin yargı çevresindeki “Ankara, Bartın, Bolu, Çankırı, Düzce, Eskişehir, Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Sivas, Yozgat, Zonguldak” illerinde aile hekimlerimiz hukuk dışı uygulamalara karşı savaşını kazanmıştır. Ancak; İzmir Bölge İdare Mahkemesi’nin yargı çevresindeki “Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak” illerindeki aile hekimlerimiz haklarından mahrum bırakılmıştır.
Aynı mevzuata tabi, aynı bölünmez devletin çatısı altında yaşayan, aynı hukuk sistemiyle hakkını arayan aile hekimlerimiz hakkında verilen bu çelişkili kararlar, ülkede tek hukuk sisteminin olmadığını ve Yargı erkinin ülkenin bütünlüğüne tesir etmediğini göstermiştir.
Mevcut durumla, Anayasada belirtilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü külliyeten temsil etmekle mükellef Yargı erki, adeta bir Amerikan federatif hukuk sistemi gibi “her bölgede farklı hukuk, karar ve uygulamalarla” ağır yara almıştır. Bu durum gerek sendikamız gerekse aile hekimlerimizce ülke genelinde hukuka ve hukuk devletine olan güveni zedelemiştir.
Hüseyin KARARMAN
Şube Başkanı
