Türkiye Kamu-Sen ve Türk Sağlık-Sen İl Başkanı Hayrettin ŞAHİN, yetkili konfederasyonun genel başkanının toplu sözleşme görüşmelerine diğer konfederasyon temsilcilerinin katılmaması gerektiğine dair yaptığı açıklamaları değerlendirdi.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Sağlık-Sen İl Başkanı Hayrettin ŞAHİN, yetkili konfederasyonun genel başkanının toplu sözleşme görüşmelerine diğer konfederasyon temsilcilerinin katılmaması gerektiğine dair yaptığı açıklamaları değerlendirdi.
“Malum konfederasyon Memur-Sen elbette kirli pazarlıklarını kapalı kapılar ardında yapmak isteyecek, elbette kamu görevlilerinin hakları pazarlanırken yanlarında kimsenin bulunmasına tahammül edemeyeceklerdir” diyen ŞAHİN, “Burada Türkiye Kamu-Sen’den duyulan rahatsızlık, her toplu sözleşme fiyaskosunun ardından Konfederasyonumuzun bunların ipliğini pazara çıkarması ve kirli imzalarını deşifre etmesindendir” dedi.
Şahin, “Yetkili olsak da olmasak da kamu görevlilerimize, üyelerimize ve ilkelerimize olan bağlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğimizin, kamu görevlilerinin ve emeklilerin haklarını şahsi ve politik menfaatleri uğruna bir yerlere peşkeş çekmeye kalkanların bundan önce olduğu gibi bundan sonra da karşılarında bizi bulacaklarının bilinmesini istiyoruz” dedi.
Hal böyle iken Malum Sendika Başkanı Ali Yalçın ne olmaktadır da Türkiye Kamu-Sen’in masadaki varlığından rahatsızlık duymaktadır? Mevcut Kanun, davulu da tokmağı da zaten yetkili konfederasyonun eline vermiştir. Üstelik 2012 yılından beri imzaladıkları her toplu sözleşme ile kamu görevlilerinin haklarının gasp edilmesine yol açabilmişlerdir. Herkesin hatırlayacağı üzere 2012 toplu sözleşme görüşmelerinde Memur-Sen’i temsilen Hakem Kuruluna katılan akademisyenin, hükümetin maaş artış teklifini kabul etmesi, 2013 yılında 1 ay sürmesi gereken pazarlıkların 7 günde tamamlanması ve hükümetin teklifinin bile altında bir zamma imza atılarak memur ve emeklilerin enflasyon farkı hakkının gasp edilmesi, memurların enflasyonun bile altında maaş zammı almasına neden olunması, 2015 yılında memurların ve emeklilerin %1,8 oranındaki enflasyon farkı hakkının ellerinden alınması, 2017 yılında %0,5 puana razı olunup memur ve emeklilerimizin, enflasyon %25,2’ye yükselirken bugün itibarı ile %4+3,5 zamma mahkûm edilmesi, bu konfederasyonun kirli sicilinden yalnızca bir kaçıdır.
Her fırsatta millet iradesinden bahseden bu konfederasyonun Türkiye Kamu-Sen’in 400 bin üyesi ve diğer sendika ve konfederasyonlara üye olanlar ile sendika üyesi olmayan yaklaşık 1 milyon 600 bin dolayındaki kamu görevlisinin ve 2 milyon memur emeklisinin iradesini hiçe sayarak alınacak bütün kararlara ipotek koymak istemesi ne yaman bir çelişkidir! Hâlbuki Fransa örneğinde olduğu gibi birçok ülkede yetki, üye sayısıyla değil her toplu sözleşme döneminde yapılan ve her çalışanın özgür iradesinin yansıtıldığı referandumla belirlenmektedir.
Yaklaşık 5 milyon kişi, aileleriyle birlikte 20 milyon vatandaşımızın ekonomik kaderinin belirlendiği toplu sözleşme görüşmelerinde; sahip olduğu 1 milyon üye ile kendisine üye olmayan, sendikal anlayışına onay vermeyen 4 milyon çalışan ve emekliyi hiçe sayarak, tek başına söz sahibi olmak isteyen, hiçbir denetim ve itiraz hakkı bulunmayan konfederasyonlara dahi tahammülü olmayan bir anlayışın ne kamu görevlilerine ne de ülkemiz demokrasisine sağlayacağı hiçbir katkı yoktur.
Biz ise 2 yılda bir yapılan bu hayati toplantıda, her kamu görevlisinin irade ve talebinin karşılık bulacağı, geniş temsile dayalı, denetim ve itiraz mekanizmalarının geliştirildiği adil bir toplu sözleşme talebimizi yineliyoruz.
Buradan yetkili konfederasyon Memur-Sen Başkanını yaptığı açıklamadan dolayı kınıyoruz ve kendisini sarı sendikacılık yapmaya değil çalışanların haklarını savunmaya davet ediyoruz