Şube Başkanı Hüseyin KARARMAN; Eskişehir yerel gazetesi Şehir gazetesine, köşe Yazarlarından Özdemir UÇAK'ın sorularını yanıtladı.
1-Hüseyin KARARMAN ve sendikacılık dendiği zaman okurlarımızın bilmesini istediğiniz sendikacılık sürecini anlatır mısınız?
1989 yılında Kamu Çalışanları Vakfı’nın kurulması, 12 Haziran 1992 tarihinde Türk Sağlık Sen’in kurulması,
24 Haziran 1992’de Türkiye Kamu Sen’in 11 hizmet kolunda örgütlenmesi ile başlattığımız sendikal mücadelemiz ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü davasının her noktasında bulunmaya geyret ettim..2002-2005 yılları arasında Tıp Fakültesinde Baş Temsilcilik yaptım.2005-2011 tarihleri arasında Eskişehir Türk Sağlık Sen’de iki dönem Başkan Yardımcısı olarak görev aldıktan sonra, 24 Kasım 2013 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurulda sağlık çalışanlarının ve delegelerimizin teveccühü ile Şube Başkanı seçildim.
2-Sağlık Personelinin sendikalaşma oranı nedir, bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir.?
Sağlık Bakanlığında çalışan kamu görevlilerinin yüzde 72 si sendikalıdır. Tıp Fakültelerinde de oranlar aşağı yukarı aynı düzeydedir. Bu oran iyi olmakla birlikte yeterli değildir.İstediğimiz tüm çalışanların sendikalı olmasıdır.Tabi bu arada sendikalara gönüllü üyelik veya sendikaları çalışanlar için yaptığı hizmetlerden dolayı üyelik anlamlıdır.Ne yazık ki sağlıkta siyasetçi ve idareci baskısıyla üye yaparak hormonlu büyüyen sendika vardır.Çok hazindir ki ilk olarak görev başlayan personeller haberleri dahi olmadan bir sendikaya üye yapılmaktadırlar.Biz bu alanda yapılan usulsüzlüklere karşı Genel Merkezimizin geçen dönemlerde açtığı davalarda mahkeme bilirkişisi 44 ilde 5 bin 334 Sağlık-Sen üyesinin usulsüz bir şekilde sendikaya üye yapıldığını tespit etti.Bu tespit bile daha fazla söze gerek bırakmıyor.
3-Sağlık personellerinin en çok yakındığı konuların başında gelen döner sermaye uygulaması sizce adaletli mi? Döner sermaye yönetmeliğinin değişmesi gerekir mi? Nasıl bir düzenleme yapılmalıdır?
Sağlıkta en önemli adaletsizliklerden biri performansa dayalı döner sermaye sistemidir. Sağlık bakanlığı tarafından uygulanan performansa dayalı döner sermaye sistemi kölelik sistemidir, çalışanlar arasında huzuru bozmaktadır.Hekimler ile hekim dışı sağlık çalışanları arasındaki döner sermayeleri arasında uçurum oluşmuştur.Aynı işi yapan fakat farklı birimlerde çalışan personeller arasında bile ciddi döner sermaye faklılıkları vardır.Adil ve hakkaniyete uygun bir gelir dağılımının oluşturulması için, tabip dışı personellerin döner sermaye tavan oranlarının unvan, yönetim kademelerindeki hiyerarşi ve çalışılan ortamın risk faktörüne göre kategorize edilerek yükseltilmelidir.Döner sermayeler herkese peşin ödenmeli, izin ve raporlarda kesinti yapılmamalı ve EMEKLİLİĞE yansıtılmalıdır.Aile hekimliği sistemi içerisinde toplum sağlığı merkezlerinde çalışanlarında döner sermayeleri oldukça düşüktür yada döner sermaye alamamaktadırlar.Çalışanların döner sermaye ödemeleri arttırılmalıdır.
4-Sağlıkta Şiddet desek?
Günümüzde sağlık politikaları ilgili tarafların görüşleri alınmaksızın yönlendirildiğine göre bu politikalarla birlikte tırmanışa geçen sağlıkta şiddet olgusundan sağlık otoritelerinin öncelikli sorumlu olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Başka pek çok yan etken de çözüm beklemekle birlikte bugün ülkemize egemen olan sağlıkta dönüşüm ve onun unsuru olan uygulamalar sorgulanmadan, yöneticilerin sağlık çalışanlarına yönelik kışkırtıcı söylemleri sonlandırılmadan sağlıkta şiddetle başa çıkmak olası gibi görünmemektedir.Şiddete yönelik tepki hızlı ve karalı olmalıdır.Bu tepkiler şiddeti özendirme yerine caydırma odaklı olmalıdır.Özellikle meslek örgütleri, sendikalar ve dernekler şiddet yaşayan sağlık personelinin yanında olmalıdır.Şiddete uğrayan sağlık personeli karakol ve adliye süreçlerinin yanı sıra toplumsal yaşamda da yalnız bırakılmamalıdır.Son zamanlarda Pkk lı hainlerin Ambulanslara, hastanelere kurşun sıkmaları,sağlıkçıları kaçırmaları,doktorları öldürmeleri başka bir sorundur.En şiddetli savaşlarda sağlıkçılara saldırı yapılmıyorsa bu hainlerin ne kadar şeref yoksunu oldukları daha iyi anlaşılacaktır.Bu hainler yaralandıklarında tedavi olabilmek için yine bu şehit ettikleri kaçırdıkları sağlıkçıların ellerine bakmaktadırlar.Devlet sağlık hizmeti verenleri koruyamasa o bölgede sağlık hizmeti verecek personel bulunamayacaktır.
5-Şehrimizdeki hastanelerde sorunlar varmı dır.?
Sağlık çalışanlarının sorunları çözülmeden hastanelerdeki sorunların çözümlenmesi beklenemez. Sağlık dönüşümle beraber kurulan Aile sağlığı merkezlerinde koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri verilmesi öngörülmüş Aile hekiminin sevki olmadan hastanelere gidildiğinde ücret alınması tasarlanmış fakat uygulamaya bir türlü geçilmemiştir. Cumartesi nöbetleri uygulamasına geçilmiş Aile hekimlerinden uygun olmayan şartlarda güvenlikleri olmadan acil hizmeti verilmesi istenmiştir. Her şey birbirine karışmış sağlık bölüm bölüm parçalara ayrılmıştır. Acillerde olağanüstü hasta başvurusu yaşanmakta sabahlara kadar gelen hastalara hizmet verilmektedir.Şiddet, Mobbing ağır iş yükleri sağlıkçıların moral ve motivasyonunu bozmaktadır.Hastanelerde, özellikle Tıp fak hastanesinde personel eksiklikleri hat safhadadır. Bakanlık İdarenin Kadro isteklerini görmeli, Tıp fakültelerine üvey evlat muamelesi yapmaktan vazgeçmelidir..
Bu kadar iş yükü varken peki yapılan işin karşılığı, alın teri ve emeğin hakkı verilmekte midir? Sorusunun cevabı da ne yazık ki kocaman bir hiçtir. Yıllardır döner sermayeler arttırılmamaktadır. İş yükü sürekli artmakta fakat ne hikmetse çalışanın bu yoğun tempodan alması gereken hakkı artmadığı gibi giderek azalmaya devam etmektedir..Bugün performans ücretleri ne yazık ki adeta sıfırlanmıştır. Çalışanlar sabit ek ödemeye mahkum hale getirilmiştir.
6-Toplu sözleşme süreci yaşandı bu konuda neler söylemek istersiniz memur kazandı mı?
Yaklaşık 3 milyon kamu görevlisi, 2 milyon emekli ve aileleri ile birlikte toplam 20 milyon vatandaşımızın beklentileri bu toplu sözleşmede de gerçekleşmedi. Her anlaşma sonrası olduğu gibi, bu anlaşmayı da “Tarihi başarı' olarak niteleyen sözde yetkili konfederasyon 2016 yılı için yüzde 6+5, 2017 yılı için ise yüzde 3+4’e evet dedirtildi.2013 yılında tahribat giderilmeden atılan bu imza önümüzdeki belirsiz dönem için tarihi bir leke olacaktır.
Dolar kurunun zirve yaparak 3 TL’yi bulduğu, altının gram fiyatının 110 TL’ye ulaştığı, 2014 yılı enflasyonun bile yüzde 8,2 olduğu bu dönemde geçmiş yıl kayıplarımızı, emeklilerimizin beklentilerini, hizmet kollarında çözüm bekleyen yüzlerce sorunu göz ardı ederek atılan bu imza memurlarımız ve emeklilerimize 2016-2017 yıllarının da kaybedebileceğinin en açık bir göstergesi oldu.
Sizlere enteresan bir bilgi vermek istiyorum , Memur-Sen ne istedi, neye imza attı? Ben bunun basının da, kamuoyunun da gözünden kaçtığını düşünüyorum.Memur-Sen masaya oturmadan önce seyyanen 150 TL brüt zam istedi, 2016 yılı Ocak ve Temmuz ayları için yüzde 8+8 zam istedi.Yan ödeme puanlarının yüzde 50 oranında artırılmasını istedi.2015 büyümesinin yüzde 50’sinin 2015 büyüme hedefi yüzde 4, dolayısıyla bu yüzde 2 yapar, 2016 yılında gerçekleşen büyüme oranlarının tamamını istedi.Bu da yüzde5, hükümetin hedefi. Kıdem aylığı, gösterge rakamının 20’den 100 e çıkarılması da Memur-Sen’in talepleri arasında.Bu oransal olarak en düşük devlet memuru maaşı için bu talep 2016 yılı için yüzde 33,2 yani Memur-Sen’in bu taleplerini alt alta koyduğunuz da 2016 yılı için yüzde 33,2 en düşük devlet memuru için zam istemekteydi.
Ortalama memur maaşı için ise yüzde 31,7 zam istiyordu.Bu rakamlar 2017 yılı için ise en düşük devlet memuru maaşı için yüzde 23,8 ortalama memur maaşı için ise yüzde 22,9 zam 5 talebi anlamına geliyor.2016 yılı için en düşük devlet memuru maaşına yüzde 33,2 isteyen bir konfederasyon yüzde 11’lik bir zammı bu masada tarihi başarı olarak ilan ediyor.Yani yüzde 33,2’nin 3’te biri oranında bir zam alabilmişler ama diyorlar ki, “Biz tarihi başarı elde ettik' döner sermayenin emekliliğe yansıtılması, yıpranma payının hayata geçmesi, tüm sağlık çalışanlarının kadrolu olması ve sağlıkta şiddetin önüne geçilmesinin sağlık çalışanlarının çözülmesini istediği temel konular olduğunu belirtti.Fakat imzalanan toplu sözleşme metninde bu taleplerin hiçbiri ile ilgili bir düzenlemenin yer almadığını gördük.'2015 yılını döner sermayelerin emekliliğe yansıtılması için mücadele yılı ilan edenler bu hakkı masada bıraktı.Döner sermayede tavanın arttırılması gibi çok kısıtlı sayıda çalışanın yararlanacağı bir takım küçük iyileştirmelerle döner sermaye meselesini kapatmış oldular.Sözleşmeden kadroya geçenlere kurumlar arası nakil yasağını kaldırdık diye açıklama yaparak daha neyi imzaladıklarından bile bihaber olanlar, sağlık çalışanlarının hakkına sahip çıkamamışlardır.
Yıpranma payları ile ilgili bilim kurulu kurulması karara bağlandı.Ayrıca, kurulacak bilim kurulunun hem sağlık çalışanları, hem de diğer hizmet kollarındaki yıpranma payını da ele alara, yıpranma payı verilecek mesleklerin bu komisyonca belirlenmesi ön görüyor.Kazanım diyerek insanları her zamanki gibi kandırmaya devam ediyorlar.'Hoca demiş ya ölme eşeğim ölme yaz gelince yonca biçeriz' aynen o hesap. Sağlık çalışanları bu memur düşmanı, hükümetin borazancı başı olan sendikaya yetki verdikleri sürece ezilmeye yok olmaya ve hatta iş güvencelerinin bile ellerinden alınmasına göz yumacaklarıdır. Tercih sağlık çalışanlarının ve diğer iş kollarındaki memurlarındır.
7-Son olarak ne söylemek istersiniz.
Buradan özellikle ifade etmek istiyorum ki bizimkisi hak arama mücadelesidir. Bu mücadelede çelik gibi dimdik durmaya devam edeceğiz. Sarı, yalaka, emir kulu, yalancı, umut tüccarı, SÖZDE yetkili ama etkisiz sendikaya inat hiçbir zaman asla geri adım atmayacağız. Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Zulme sessiz kalmayacak, Zalime susmayacak ve zorbaya teslim olmayacağız. Çalışanların hakkı için usanmadan çalışacağız, çalışacağız ve hakkımızı alanlarda haykırmaya devam edeceğiz. Bakanlık ve idareciler tarafından sesimiz duyulana, isteklerimiz yerine getirilene kadar eylemlerimize, faaliyetlerimize yılmadan devam edeceğiz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
Hüseyin KARARMAN
Şube Başkanı