Toplu Sözleşme görüşmelerine sayılı günler kala Türkiye Kamu-Sen olarak zam oranlarını ve öne çıkan taleplerimizi açıkladık.
Basın kuruluşlarının yoğun ilgi gösterdiği toplantımıza Genel Başkan Önder Kahveci’nin kamu çalışanlarının öncelikli sorunlarını dile getirerek kayıpların telafi edilmesini istedi. Kahveci, 2020 Ocak ayından itibaren taban aylığa seyyanen net 600 TL telafi ödemesi, buna ek olarak 2020 için yüzde 10+10, 2021 için yüzde 8+8, ve her yıl için yüzde 3 refah payı ödemesi şeklindeki mali talepleri kamuoyuyla paylaştı.
Genel Başkan Önder Kahveci’nin yaptığı basın açıklamasının tam metni aşağıdaki gibidir;
“Kamu görevlilerinin ve emeklilerinin 2020-2021 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 5. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 1 Ağustos Perşembe günü başlayacaktır. Türkiye Kamu-Sen, 2020 ve 2021 yıllarını kapsayan Toplu Sözleşme süreciyle ilgili olarak çalışmalarını tamamlamıştır. Her şeyden önce, belirtmek isterim ki, memurlarımız yaklaşık 800 bin kilometrekarelik alana sahip vatanımızın en ücra köşelerine kadar hizmet götüren yegâne çalışanlardır ve ülkemizin her noktası, büyük şehirler kadar gelişmiş imkânlara sahip değildir. Birçok kamu kurum ve kuruluşunun özellikle taşra teşkilatlarında, elverişsiz çalışma ortamlarında, yetersiz araç gereç ve kısıtlı kaynaklarla, görevini en iyi şekilde yerine getirmek için canını dişine takıp çalışan memurlar adeta unutulmuş durumdadır. Bu durumdaki birçok memurumuzun sorunu ekonomik olmanın da ötesinde, insanlık dramı boyutuna ulaşmıştır.
Yerel yönetimlerde bırakın maaş zammını aylardır maaşını alamayan, sigorta primleri yatmayan kamu görevlilerimiz bulunmaktadır. Toplu sözleşme görüşmeleri, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin bir kangrene dönüşmüş bulunan sorunlarının çözülebileceği tek yerdir. Ancak 4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümleri; toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masadan kaçırmaktadır. Kanundaki bu sınırlama yetmiyormuş gibi, idareciler tarafından yetkilendirilmiş çakma sendikaların, iktidara payanda olma gayretleri sonucunda memurlar, toplu sözleşme masasında gerçek anlamıyla temsil edilememekte, sesleri yeterince duyulmamaktadır. Bu sorun ilk olarak 2012 yılında sözde yetkili sendika tarafından Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’ne gönderilen akademisyenin Hükümetin maaş artış teklifini kabul etmesiyle kendini göstermiş, 2013 yılında ise kâğıt üstünde yetkili konfederasyonun iki gün içinde imzaladığı ve hükümetin ilk teklifinin bile altında kalan anlaşma ile başka bir boyut kazanmıştır.
2015 yılında %1,8’lik enflasyon farkının gasp edilmesi, 2017 toplu sözleşmelerinin kamu görevlilerinin ekonomik olarak iflas belgesi haline gelmesi, bütün memur ve emeklilerimizin hafızalarındadır. Şimdi ise artan enflasyonu, düşen alım gücünü, eriyen maaşları bir kenara bırakıp masaya tek başına oturmayı talep ederek pazarlıkları sulandırma gayretine düşmüşlerdir. Kamu görevlilerinin ve emeklilerin eriyen maaşları için bir şeyler yapmaya cesaret bulamayanlar, dayanışma aidatı talebini toplu sözleşmenin odağına oturtarak yalnızca kendi kasalarını doldurma peşinde koştuklarını da bir anlamda itiraf etmektedirler. Hatırlarsanız, Türkiye Kamu-Sen’in yetkili olduğu dönemde biz, diğer konfederasyonları masadan kaldırmaya çalışmak yerine tüm sendika ve konfederasyonları kucaklayıp, bütün talepleri ortaklaştırmıştık. Bu sayede de yıllık ortalama enflasyonun %13,5 olduğu bu süreçte, her yıl ortalama %31,4 maaş zammı almayı başarmıştık. Üstelik bu dönemde toplu sözleşme hakkı yoktu ve mutabakat metinleri de bağlayıcı değildi. Malum konfederasyonun yetkili olduğu dönemde ise yıllık enflasyon ortalama %14 oldu ama memur maaşları bütün ödemeler dahil ortalama %17,4 arttı.
Düşünün aynı enflasyonun gerçekleştiği dönemlerde toplu görüşmeyi bir memur şölenine döndüren Türkiye Kamu-Sen’in maaşlara %31,4 ortalama katkısı diğer tarafta ise kendisini yalnızlaştırıp, pazarlıkları değersizleştiren ve enflasyon oranında zam almayı tarihi başarı olarak gören bir anlayış var.
İşte biz sesimizi kısma, memurlarımızın geniş anlamda temsil edilmesini engelleme arzusunda olanlara rağmen üzerimize düşen görevi yerine getirecek ve kamu görevlilerinin haklarını bütün imkânlarıyla korumaya ve geliştirmeye çalışacağız.
Türkiye Kamu-Sen olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en önemli talebimiz, kamu görevlilerinin hakkı olan toplu sözleşmenin, grev ve siyasete katılma ile birlikte kullanılabilmesi ve uluslararası ölçekte bir toplu sözleşme sistemine geçilmesi yönündedir. Bunun sağlanabilmesi için de genel toplu sözleşme görüşmeleri ile hizmet kolu toplu sözleşmeleri birbirinden ayrılmalı, farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmeli, bu yolla sendikaların gerçekleştirdiği hizmet kolu toplu sözleşmeleri daha etkin hale getirilmelidir.
4688 sayılı Kanunun 32. maddesi ile yerel yönetimlerde çalışanlar için getirilen sosyal denge sözleşmelerinin yerel yöneticilerin keyfiyetine bırakılması neticesinde bazı belediyeler sosyal denge sözleşmesi imzalarken bazıları imzalamamakta, farklı belediyelerde imzalanan sözleşmelerin tutarları da farklı olduğu için kamudaki ücret adaleti yok olmaktadır. Bu nedenle sosyal denge sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi ve gerçekleştirilecek hizmet kolu toplu sözleşmeleri ile tüm memurların sosyal denge sözleşmesinden faydalanması sağlanmalıdır. Mevcut düzende toplu sözleşmeyi imzalamaya veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmaya yetkili yegâne merci çalışanlar adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak belirlenmiştir. Bu hükmün, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına nasıl bir darbe vurduğu geçtiğimiz toplu sözleşmede ortaya çıkmış, memur ve emekliler bir tek kişinin keyfi kararı nedeniyle büyük zarara uğratılmıştır. 4688 sayılı Kanuna göre gerek genel gerekse hizmet kolu toplu sözleşmeleri, sendikalı sendikasız bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metindir.
Bu nedenle kamu görevlilerinin tamamını temsil etmeyen bir konfederasyona bütün kamu görevlileri ve emekliler adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır. Kanuna göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir ki, böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez. Kaldı ki, Kanun toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır. Böyle bir uygulamanın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır. Bu amaçla; masada bulunan her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı, Kurul, Hükümetten bağımsız karar verebilecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Değerli basın mensupları,
Demokrasilerde sivil toplum örgütleri hayati önem taşımaktadır. Ülkemizde demokrasinin mümkün olan en geniş anlamıyla yerleşmesi için, toplumun karar alma sürecine dâhil edilmesi zorunludur. Sivil toplum örgütlerinin varlık nedeni budur. Daha fazla demokrasi için başta sendikalar olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artırılması, karar alma sürecine dâhil edilmesi ve yönetişim anlayışının geliştirilmesi için daha fazla gayret göstermelidir. Çalışanlara, masa başında hazırlanan enflasyon hedefi doğrultusunda ücret artışı yapıldıktan sonra çalışanların ve vatandaşların gerçek enflasyon karşısında kaderiyle baş başa bırakılması kabul edilemez. Yıllardır, vatandaşlarımızın zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar, memur maaşları için temel kabul edilen enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle kamu çalışanlarının ücretleri mal ve hizmet fiyatlarında yaşanan artışlar karşısında her yıl erimektedir. Geçtiğimiz dönem imzalanan toplu sözleşme gereği 2018 yılı için memurlara %4+3,5 zam yapılmıştı. Enflasyon farkı da eklendiğinde memurlara geçen yıl toplam %14,8 zam yapıldı ama enflasyon %20,3 oldu. Dolayısıyla resmi enflasyona göre bile 2018 yılında memur maaşları %5,5 eridi. Sonradan ödenen enflasyon farkı ise erimeyi durdurmak yerine geçici bir çözüm olmaktadır. Maaşların döviz kuru karşısındaki durumu ortadadır.
2013 yılında 1049 dolar olan ortalama memur maaşı 710 dolara düştü; memur maaşı aylık 339 dolar eridi. 2002 yılında ortalama memur maaşıyla 22,1 çeyrek altın alınabilirken bu rakam bugün 9,7’ye geriledi. Sadece 2018 yılında 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları tam bin 32 lira artarken memur maaşındaki artış enflasyon farkı da dahil aylık ortalama 441 lirada kaldı. Yani harcamalar bin 32 lira gelir ise 441 lira arttı; aile bütçesi 2018’de aylık 591 lira açık verdi. Maaşlar %17,3 eridi. Durum böyle iken, sermaye sahiplerine sürekli vergi indirimleri, aflar, teşvikler getiriliyor ama bütün yük adaletsiz vergiler yoluyla bizlerin üstüne yıkılıyor. İşte bu yüzden ülkemizin kaynaklarını adilce paylaşalım diyoruz, adil bir gelir dağılımı istiyoruz. Amacımız kamu çalışanlarını ve emeklileri insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşturmaktır. OECD ülkeleri içinde en zengin kesimle en yoksul kesim arasındaki uçurumun en büyük olduğu, gelir dağılımının en bozuk olduğu, yoksulluk oranının en yüksek olduğu ülke konumundan kurtulmak istiyoruz.
Kıymetli arkadaşlar,
Türkiye Kamu-Sen olarak taleplerimizin tamamını bilimsel ve ekonomik gerekçelere dayandırıyoruz. Bugüne kadar dayanağı olmayan, toplumsal geçerliliği bulunmayan hiçbir talebi toplumumuzun gündemine taşımadık. Son yıllarda, Devletin asli ve sürekli görevlerinin Anayasaya ve kanunlara aykırı bir şekilde kadrosuz personel eliyle sağlandığı, sözleşmeli, geçici, vekil gibi sıfatlar altında güvencesiz istihdamın alabildiğine arttığı görülmektedir.
• Konfederasyon olarak öncelikli talebimiz, 657 sayılı Kanunun 4. maddesinin “B” fıkrası uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personel ile vekil ebe, hemşire, imam, aile sağlığı merkezlerinde görev yapan kamu dışı sağlık personeli ve usta öğreticilerin memur kadrolarına geçirilmesidir.
• Kamuda istihdam yapısını değiştiren, iş güvencesini yok eden 4-B statüsünde personel çalıştırma, vekil ebe, vekil imam gibi esnek ve güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmelidir.
• Bu yolla kamuda sözleşmeli ve geçici personel çalıştırılması uygulamasına son verilmeli, idari hizmet sözleşmeli personelin hukuki statüleri belirlenmeli,
• Yüksekokul mezunu işçilerin de talepleri halinde memur kadrolarına atanmaları sağlanarak kamuda istikrarlı ve sürdürülebilir bir istihdam rejimi oluşturulmalıdır.
Malum konfederasyonun bundan önceki toplu sözleşme maceraları her dönem memur ve emeklilerimizin 730 gününü çalmakta, emeklerini heba etmekte, hayallerini yıkmaktadır. Türkiye Kamu-Sen olarak, “Geçmiş döneme ilişkin hesap kapanmadan yeni dönemin hesabına bakılmamalıdır.” diyoruz. Bu nedenle 2020 ve 2021 yıllarının maaş zammı belirlenmeden önce, geçmiş döneme ilişkin olarak ortaya çıkan erimenin giderilmesi, toplu sözleşme fiyaskolarının yaralarının sarılmasının zorunluluğunu ısrarla vurguluyor, memur ve emeklilerin ekonomik olarak kaybolan yıllarını geri istiyoruz. Bu kaybın yalnızca 2018 yılı için 600 TL olduğunu ifade etmiştik.
• Biz de geçtiğimiz yıl ortaya çıkan bu kaybımıza mahsuben taban aylığa seyyanen net 600 TL telafi artışı istiyoruz.
Taban aylığa yapılmasını istediğimiz net 600 TL artıştan sonra 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin taleplerimizi ise şu şekilde ifade edebiliriz:
• Kamu görevlilerine ve emeklilere 2020 yılının birinci ve ikinci altı aylık dilimlerinde %10 + %10 ve ocak ayından itibaren ayrıca %3 refah payı artışı istiyoruz.
• 2021 yılı için ise Ocak 2021’de ise tüm kamu görevlilerinin ve emeklilerinin maaşlarına %8+%8 zam ve yine Ocak 2021’den geçerli olmak üzere %3 refah payı talep ediyoruz.
• Enflasyon farkının ise TÜFE’nin maaşlara yapılan oransal artışların üzerine çıktığı aydan itibaren ödenmesini istiyoruz.
Temel mali taleplerimiz;
• 2020 yılının tamamı için kümülatif %24,6 artış ve ocak ayından geçerli olacak şekilde taban aylığa seyyanen 600 TL net zam;
• 2021 yılının tamamında ise %20,14 zam olarak özetlenebilir.
Mali taleplerimizin karşılanması durumunda;
• Bugün 3.018 lira düzeyinde olan 15’in 1’indeki en düşük dereceli memur maaşı 2020 sonunda 4.509 liraya; 2021 sonunda 5.417 liraya;
• 4014 lira düzeyinde olan ortalama memur maaşı ise 2020 sonunda 5.750 liraya; 2021 sonunda da 6.908 liraya çıkacaktır.
• Önümüzdeki yıl için en düşük memur maaşına 1.491 lira, ortalama memur maaşları için ise 1.736 lira zam istiyoruz.
Ayrıca;
• Memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye, ek ders, fazla mesai, ikramiye gibi tüm ödemelerin emekli keseneğine dâhil edilerek, emekli olacak memurların yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz.
• Ortalama memur maaşının yıllık toplam tutarı dikkate alınarak gelir vergisi tarifesine yeni düzenleme getirilsin, kamu görevlilerinin yaşadığı vergi adaletsizliği son bulsun diyoruz.
• Aile kutsaldır. Aile birliği sağlansın, eş durumu, sağlık ve öğrenim özrü önündeki engeller kaldırılsın istiyoruz.
• Yılda iki kez dini bayramlar öncesinde tüm kamu görevlilerine de “Bayram İkramiyesi” ödenmesini istiyoruz.
• Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının boş kadro bulunması durumunda derhal yapılmasını zorunlu kılacak mevzuat değişikliği talep ediyoruz.
• Görevde yükselmelerde ve ilk atamalarda her türlü istismara açık olan sözlü sınav uygulamasının kaldırılmasını, bu tür atamaların objektif bir şekilde gerçekleştirilecek yazılı sınavlar aracılığıyla yapılmasını istiyoruz.
• Geçtiğimiz yıl verilen sözlere uygun olarak bütün kamu görevlilerini kapsayacak ve tüm beklentileri karşılayacak bir ek gösterge düzenlemesine ihtiyaç vardır, bu konudaki adaletsizlikler giderilsin, Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan personele de ek gösterge verilsin diyoruz.
• Yardımcı Hizmetler sınıfındaki personelin bir defaya mahsus olarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesini; Genel İdare Hizmetleri ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan memurlara eğitim durumlarına göre yükselebilecekleri derecelerin kadrosunun verilmesini talep ediyoruz.
• Özel hizmet tazminatında yaşanan adaletsizliklerin giderilmesi, özel hizmet tazminat oranlarının unvan bazında eşitlenerek tüm memurlar için yükseltilmesi, çalışma barışına katkı sağlayacaktır diyoruz.
• Ek ödeme sorunları çözülsün,
• Şefler, müdürler ve şube müdürlerinin özlük hakları hakkaniyete uygun bir şekilde yeniden düzenlensin,
• Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzmanlar arasında oluşturulan kariyer uzmanlığı- normal uzmanlık, merkez-taşra uzmanları gibi farklılıklar giderilsin, aynı unvanlı personelin özlük hakları eşitlensin,
• Zorunlu rotasyon uygulamasına son verilsin, kalkınmada öncelikli yörelerde çalışan personel için mahrumiyet yeri ödeneği gibi teşvikler getirilsin diyoruz.
• Fazla mesailerin insan haklarına dahi aykırı bir şekilde ücretlendirilmesine karşı çıkıyor, fazla mesai ücretinin çalışanın normal çalışması karşılığında aldığı saat başı ücretten az olmayacak şekilde artırılmasını istiyoruz.
• Başta aile yardımı ve çocuk parası olmak üzere tüm sosyal yardım ve ödemelerin yükseltilmesini; tüm kamu görevlilerine giyim, kira, evlenme, ulaşım, doğum, ölüm ve eğitim yardımı ödenmesini, sosyal devlet ilkesinin gerçek anlamda hayata geçirilmesini talep ediyoruz.
• Ek ders ve nöbet ücretleri artırılmalı, kamu kurum ve kuruluşlarında fiilen öğretmenlik yapan personele ek ders ücreti, nöbet tutan öğretmen, sağlık personeli gibi tüm personele nöbet ücreti verilmelidir diyoruz.
Bunun yanında;
• Tüm kamu görevlilerinin işçilerde olduğu gibi yemeklerden ücretsiz yararlanması ve yemek hizmeti sunulmayan işyerlerinde yemek ücretinin nakit olarak ödenmesi,
• Vatani görevini yapmak üzere ya da doğum yapması nedeniyle ücretsiz izne ayrılan kamu görevlilerinin sosyal güvenlik primlerinin kurumları tarafından yatırılmaya devam etmesi, söz konusu personele izinleri süresince maaşlarının ¼’ü oranında destek ödemesi yapılması,
• Bayramlarda ve hafta sonlarında tatil yapamayan kamu çalışanlarının çalışma şartlarının yeniden gözden geçirilmesi,
• Fiili hizmet zamlarının yeniden belirlenmesi,
• Mobbing uygulamasına maruz kalan personelin korunmasına yönelik yasal düzenleme yapılması,
• 18 yaşını dolduran çocuklarımızın öğrenimlerine devam edememeleri durumunda ödemek zorunda kaldıkları Genel Sağlık Sigortası Primi uygulamasına son verilmesi, yaş sınırının yükseltilmesi,
• Engelli personelin daha kolay hizmet üretebilmeleri için görevleri ile ilgili gerekli araç ve gereçlerin alınması; engelli personele engel durumunu artıracak görevlendirme yapılmaması,
• Emeklilere de aile yardımı ve çocuk parası gibi sosyal yardım verilmesi gibi birçok talebi de toplu sözleşme masasına taşıyacağız.
Elbette taleplerimiz bunlarla sınırlı değil, hizmet kolları itibarı ile kamu görevlilerinin birikmiş sorunlarını çözecek önerilerimiz, hazırladığımız çalışmamızda mevcut.
Değerli basın mensupları,
Kısaca genel bir değerlendirme yaparak, özetlemeye çalıştığım taleplerimizin karşılanması, memurlarımızın biriken sorunlarının çözülmesi için büyük bir adım olacktır. Taleplerimiz, geçerli temellere dayanan, son derece makul ve karşılanabilir bir şekilde hazırlanmıştır. Gereken ciddiyet ve azim gösterildiğinde, tüm taleplerimizin karşılanacağından eminiz. Taleplerimizin karşılanmaması için tek engel, ekonomik tercihler ve yetkilendirilmiş sözde sendikaların masa başında siyasiler karşısında teslim bayrağını çekerek, bir yerlerden gelen talimatlara uyması olacaktır. Kamu görevlilerinin hakları için verilecek her türlü yasal mücadelede, yetkili konfederasyonun sonuna kadar arkasında ve destekçisi olacağız. Kamu görevlilerini mutlu etmek, gösterilecek iradeye bağlıdır. Ekonomik tercihler, vatandaşlarımızı mutlu etme ve geliri adil paylaşma yönünde kullanılırsa kamu görevlilerinin yüzü bir nebze olsun gülecek ve kayıpları karşılanacaktır. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak kanunların bizlere tanıdığı yetkiler ölçüsünde, kamu görevlilerinin masa başı oyunlarla haklarının gasp edilmesinin önüne geçmek için elimizden geleni yapmaktan geri durmayacağız. Memurları masada satmaya kalkan olursa, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da onların ipliğini pazara çıkarmak bizim asli görevimizdir. Tüm kamu çalışanlarının beklentilerine cevap vermesi umuduyla, toplu pazarlık sürecinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.”
Toplantıya sendikalarımızın Genel Başkanları ve Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz de katıldı.