Umut Tacirliği Yapanlar ve Çalışanı Kandıranlar Hesap Vermeli

Umut Tacirliği Yapanlar ve Çalışanı Kandıranlar Hesap Vermeli

14 Mart Tıp Bayramını geride bıraktık. Bayram olarak kutlayamadık ama sağlık çalışanları için çok önemli imtihanlarla dolu ve gerçeklerin ortaya çıktığı bir dönem olarak tarihteki yerini aldı.

Değerli Sağlık Çalışanları;

Yalancıların patır patır döküldüğü, umut tacirlerinin foyalarının ortaya çıktığı, çamur atmakta mahir olanların aslında yalan çukurunun içine gömülü olduğunu tüm sağlık çalışanları gördü.

Kimin çalışandan ve hak mücadelesinde yer aldığı, kimin de çalışanı kandırmaktan başka hiçbir şey yapmadığı bir kez daha ortaya çıktı.

Tüm yurtta toplanan ve döner sermayelerin emekliliğe yansıtılması ve yıpranma payı verilmesi için çalışanların imzaladığı on binlerce dilekçe Genel Merkezimiz tarafından TBMM Dilekçe Komisyonuna teslim edildi.

TBMM’de siyasi partilerin grup başkanvekilleri ve milletvekilleriyle görüştük. Döner sermayelerin emekliliğe yansımasını, yıpranma payı verilmesini ve çalışanların taleplerinin hayata geçmesini istedik. Çalışanın bu konudaki iradesi ve beyanını ilettik.

13 Martta’da işi bırakarak çalışanların taleplerinin yerine getirilmesini ve sorunlarına çözüm bulunmasını tüm Türkiye’de dile getirdik. Yani kısacası çalışanlar için hem alanlara çıktık hem de çalışmalar yaptık.

Bu bir haftada malum-sen’in yaptıkları ise sendikacılık tarihinde ibret vesikası olarak yer almıştır. Önce bizim döner sermayelerin emekliliğe yansıtılması ve yıpranma payı verilmesi için başlattığımız dilekçe kampanyasını karaladılar.

Biz istedik aldık dediler. Ama gördük ki hayal bile değil koskoca bir yalanmış. Keşke bu malum sendika yapmış olduğumuz kampanyayı karalayacağına, kendileri de imza kampanyası yapsalardı. Topladıkları imza sayısı ile sendikal bir rekabetin içine girselerdi.

Masa başında, makam odalarında emek harcamaksızın sendikacılık yaptığını zannedenler,  çalışan hakkı için alanlara çıkmayanlar başlattığımız kampanyamızı karalamak için hastane önlerinde açıklama yaptılar.

Bizi emek hırsızlığı ile suçladılar. Bunları kazandıklarını 14 Mart’ta da açıklanacağını ilan ettiler, tüm çalışanların cep telefonlarına hayırlı olsun mesajı gönderdiler.

Antalya’da Sağlık Bakanı'nı ve bürokratlarını ağırladılar. Poz vermek için birbirleriyle yarıştılar. Güya toplantılarında Bakan müjdeler açıklayacak bunlarda biz kazandık diye ortalıkta çığırtkanlık yapacaklardı. Ama Bakandan sadece bize oy toplayın talimatını aldılar. Sayın Bakan orada Sağlık çalışanlarına duanın yeterli olacağını söyledi.  Ne eleştirdiler, ne de tepki gösterdiler. Elleri patlayana kadar alkışladılar.

Oradan bir şey çıkmayınca Bakanlığın sadece toplantılarda hatırladığı şifa veren ele vefa toplantısında Başbakanın müjdeler vereceği ile çalışanı kandırmaya çalıştılar. Oradan da bir müjde çıkmadı. Çıka çıka sadece nöbete 3 TL zam, 70 yaşına kadar çalışma gibi günü kurtarma hamleleri çıktı.

Söyledikleri sözlerin, attıkları mesajların, dağıttıkları kazanım broşürlerinin koskoca bir yalandan ibaret olduğu ortaya çıkınca yeni bir manevra yaparak bürokratları tembellikle suçladılar, bakanlık sınıfta kaldı dediler.

Eğer Bakanlık bürokratları tembel ise ve eleştiriyorsanız niye Antalya’da otelde ağırladınız.  Tepki gösterip daha önceden Bakanlık bürokratları çalışmıyor diye açıklama yapmadınız. Yoksa siz idareye tepkinizi onları toplantılarınızda ağırlayarak mı gösteriyorsunuz. Yandaşın tepkisi böylemi oluyor? Tembellikle suçladığınız bürokratlar kimin adamı, kimin adına bakanlık odalarında sendikal faaliyetler yapıyor. Çalışanları çok iyi biliyor.

Bakanlık sınıfta kalmış diyorlar. Bunu herkes biliyor Bakanlık sınıfta kaldıysa bunların yandaşı olanlar ne oldu bunu da açıklamak lazımdır.

Yandaş memnun ve malum sen: sizde çalışan hakkı mevzusunda hem dersi astınız, hem de okuldan kaçtınız. Siyasetçinin eteğine, bürokratın koltuğuna yapıştınız.  

Paniğe kapılınca iş bırakmayıp, idarecinin yanında tavır aldığınız gün apar topar açıklamalar yapmaya başladınız. Yalanlarınızın üstünü örtmeye çalıştınız ama güneş balçıkla sıvanmaz.

Güya iş bırakmıyorlarmış ama işinde peşini bırakmayacaklarmış. Sizin peşini bırakmadığınız toplantılarında yanlarına yanaşıp el etek öptüğünüz siyasetçilerdir. Odalarından çıkmadığınız idarecilerdir.

Çalışanları kandırdınız. Çalışan hakkı için yapılan kampanyaları karaladınız.

İdarecileri ve siyasetçileri ağırladınız. Çalışanın emeğini yok saydınız. Bunları herkes gördü. Bu yaptıklarınızla çalışma hayatına koca bir kara leke olarak geçtiniz.

Bunca kandırmaya, çalışanın hakkının istismarına ve umut tacirliğine sendikal tarih boyunca hiç rastlanılmadı. Bırakın çalışanların yanını bu kadar yapılandan sonra utançlarından bunların sokağa bile çıkmaması lazım.  Yalanları çalışanlar tarafından yüzlerine vurulduğuna, atılan mesajlar kulaklarına okunduğunda ne cevap verecekler. Yüzleri kızaracak mı çıkıp özür dileriz diyebilecekler mi?

Tüm söylediklerinin yalan olduğu ortaya çıkanlar dağıttıkları broşürleri geri toplayacaklar mı?

Sağlık çalışanlarına sizi kandırdık diyebilecekler mi? Çalışanlardan özür dileyecekler mi?

Peygamber Efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde “Utanmıyorsan dilediğin gibi yap' buyurmuşlardır. Yoksa bunlarda hiçbir şey olmamış gibi kurumlarda gezmeye, çalışanların karşısına çıkmaya devam mı edecekler?

Yoksa yine idarecilerle kol kala girip malum işlerine devam mı edecekler ne yapacaklar hep birlikte göreceğiz.

Değerli Sağlık Çalışanları;

Görünen köy kılavuz istemez. Tıp Bayramı sürecinde neler olduğunu, kimin ne yaptığını, ne söylediğini çalışanlar net biçimde görmüştür. Sarı sendikacılıkta sınırları aşarak fezaya çıkanlara kırmızı kart göstermenin vakti gelmiştir.  Eğri cetvelden doğru çizgi asla çıkmayacaktır. Bunlar çalışanın değil idarecinin sendikasıdır. Bunlardan çalışana bir fayda gelmeyeceği gibi tahammül edildikçe daha da çok çalışana zarar vereceklerdir.

Hepinize Teşekkür Ediyor, Saygılar Sunuyorum.

 


BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN