Türk şiirinin millî seslerinin başında gelirdi Arif Nihat Asya... Biz onu daha çok 'Bayrak Şairi' olarak tanıdık, bildik ve sevdik. Memleketin değerlerine sahip çıkan ve milletin derdiyle dertlenen mümtaz bir insandı.
Yavuz Bülent Bakiler'in dediği gibi sıradan bir insan değildi. Gülümsemesini ve gülümsetmesini bilen nüktedan hazır cevap bir insandı.
Zamanın Millî Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel, Malatya'da okulları geziyor. O vakitler Arif Nihat Asya da Malatya'da bir lisede müdürlük yapıyor. Tabiî ki birbirini çok iyi tanıyorlar. Çünkü Yücel, bakanlığının yanında yazar olarak da kendini kabul ettirmiş bir isim... Fakat ikisi de farklı düşüncelerin temsilcileri... Bakan, okulun durumunu beğenmiyor: 'Bu ne biçim okul; okuldan çok hapishaneye benziyor.'diyor. Asya cevabı yapıştırıyor: 'Efendim ben bu okul yapıldıktan sonra geldim. Yoksa siz beni buraya hapishane müdürü diye mi gönderdiniz.' Bakan Yücel çok kızar ama belli etmez. Arif Nihat'ı bırakmaya hiç niyeti yoktur. Tahkire(aşağılamaya) devam ederek eleştirilerini giyimine yöneltir: 'Hoca o ne biçim kıyafet... Paçaların çamur içinde...'der. Asya kızar, hatta köpürür. Şu üstü kapalı ve kinayeli cevabı verir: 'Sayın Bakan!.. Paçalarımı ağzınıza almayın.' Daha sonra müdürlükten alınarak Türkçe ve Fransızca öğretmenliğine indirilir.
Arif Nihat Asya bundan tam 41 yıl önce, 05 Ocak 1975'te Ankara Numune Hastanesi'nde öldü. Ne yazık ki o da Vatan ve Millet aşkıyla yanan büyük şair ve yazarların yalnızlığı ile ölümün son günlerinde başbaşa kaldı. Hasta yatağında eşi Servet Hanım'a: 'Hanım şu telefon defterini getir bakalım. Bizim dostlarımız vardı bir zamanlar!.. Ne oldular şimdi?' diye serzenişte bulunmuştu.'
Türk Milletinin kendi değerlerine sahip çıkan ve onları ölümsüzleştiren eserler veren büyük fikir adamı ve şairlerini daima hatırlaması ve anlaması umudunu taşıyor, Vefatının 41 yılında Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'yı rahmet ve minnetle anıyoruz.